"Kaderimde yazılmışsa benim ne suçum var"

Bir okuyucumuz, "Madem Allah her şeyi ezelden takdir etmiş ve yazmıştır; öyle ise, benim ne suçum var" diye sordu.İlahi bir plan ve program olan kader, Alim-i mutlak olan Allah'ın "olmuş ve olacak herşeyi planlayıp yazması" Uluhiyet ve rububiyetinin gereğidir. Problem, kaderin "ızdırari ve ihtiyarihür irade" şeklinde olduğunu bilmemekten kaynaklanıyor. İtiraz edilen, "Hayatımız, söz ve fiillerimizin hepsi tek tek yazılmış ve programlanmışsa bizim ne suçumuz var" şeklindeki soruyla ortaya çıkıyor. Fiil, söz ve tavırlarımız iki türlü ortaya çıkar: İrademizin hiçbir müdahalesinin olmadığı, ızdırari, mecburi olarak yaptıklarımız... Hür irademizle işlediklerimiz... Izdırari kader, okuldur. Ders çalışmak ve not, "hür irade" ile gerçekleşir. Çalışıp-çalışmamada zorlama yoktur. Ki, "ızdırar" varsa "mesuliyet" de yoktur... Hür irademizle tercihlerimiz de kader çerçevesinde daha önceden yazılması, bizi yapmaya zorlamaz. Tıpkı, astronomi alimlerinin önceden ay ve güneş tutulmalarını yazmaları gibi. Ay ve güneş, astronomi alimleri yazdığı için değil, tutulacakları için yazdılar. "Bilmek ve yazmak" sonucu etkilemez. "Hür irademizle yapacağımız tüm işler", ilim sıfatına bağlıdır, "irade" sıfatına değil. Yani, Allah ne yapacağımızı bildiği için yazdı, yoksa, yazdığı için yapmıyoruz! Ki, "falan kulum şöyle şöyle yapsın!" diye yazmıyor, "şöyle şöyle yapacak!" diye yazıyor. Kul ister, Allah yaratır! Kader, hür irade ve önceden bilip yazmayı şu harika misal zihnimize yerleştirir: Kameraya bağlı 100 katlı bir apartman asansörü farz ediniz. 50. katından yukarısı iman, ibadet, iyilik ve güzellikler; aşağısı çirkin ve kötü yerler olsun. İki kişi asansöre bindiniz. Hür iradenizle siz 99.'cu, diğeri 1.'ci kata bastı. Düğmelere basışta herhangi bir cebir