Yeni kamplaşma karşısında Türkiye...

Batı meselesi Batı dışı kimi toplumlar için artan oranda, bir zemin ve tepki üzerinden bir siyasal arayış, bir siyasal varoluş kaynağı oluşturuyor.Bu durum aslında yeni değilİkinci savaş sonrası Doğu bloku da, kapitalist düzen karşısında, Batı liberalizminin ve değerlerinin ötesinde bir varoluş arayışıydı.1970'lerde baş gösteren İslami merkezli kutuplaşma ve hareketler de benzer özelliklere sahiptiler. İran devrimi ve yarattığı Batı karşıtı dalga, El Kaide krizi, ardından İŞİD kalkışması, Şii dünyadan Sünni dünyaya Batı değerlerini, moderniteyi hedef alan, hasım gören, öfkeli siyasallaşmalardı.Bir süredir, Çin'in simgesel olarak başını çektiği Batı dışı, adı konulmamış başka bir dalga da söz konusu.Kapitalizm ile otoriterliği bir araya getiren, Batı'nın siyasi ilke ve değer sistemi dışında duran, onunla varoluşsal bir rekabete giren, dünya sathında örtülü bir kamplaşmanın ipuçlarını içeren dalgaLiberalizmin siyasi ayağı ile ekonomik ayağını birbirinden koparan bu dalga, pek çok Batılı gözlemci ve düşünür için Batı modeli karşısında en büyük tehditlerden birisini oluşturuyor.Batı karşıtı bu hassasiyet dünyası son derece heterojen. Tek parti rejimlerini de içeriyor, seçimli otoriter düzenleri de Çin'den Putin Rusya'sına, Malezya'dan Hindistan'a, Venezüella'dan Vietnam'a kadar uzanıyor. Ak Parti Türkiye'si de malum, otoriter yapısıyla, Batı karşıtı diliyle, son ekonomik politika söylemiyle bu grubun içinde anılıyor.Bu alan, homojen olmadığı gibi, bir dil ve tutum bütünlüğüne sahip değil. Ancak üstü kapalı gücü ifade ettiği muhakkak. Nitekim, ortak noktaları son derece önemli. Bu ortak noktalar, otoriterlik ve kapitalizm yanında, kimlik vurgusuyla iç içe geçmiş Batı dışı duruş olarak tanımlanabilir.Ne demek bu Anlamı neBu konuda bir süre önce bu köşede aktarmış olduğum kimi alıntıları tekrar etmek isterim.Globalleşme Çağında Otoriter Kapitalizm makalesinde Peter Blomm şöyle söylüyor:"Otoriter kapitalist modellerde iktidarların direnci kapitalizme karşı değil, global güçler tarafından empoze edilen sömürücü bir kapitalizme. Bu da, otoriter ulusal kapitalizmin bir fantezisine işaret ediyor. Buna göre lider ya da rejim ekonomiyi halkın çıkarı istikametinde ancak kendisine has ve özgün kültürel koşullarda yönetebilir"Ulusal Kapitalizm başlıklı kitaplarında İnsel ve Henin'in, şunu belirtiyorlar:"Milli referans bir medeniyetin yeniden kurulma projesine, kaybedilmiş bir büyüklüğün tekrar elde edilmesine, bu istikamette yerli ve otantik karakter taşıyan