Yahudiler, göçmenler, Almanya, Fransa, vs

Bugün dünyası, otoriter dalgaları, milliyetçilikleri, yabancı sevmezlikleriyle iki savaş arasını sık akla getiriyor. Batı'da liberal demokrasi, ekonomi ve toplumun yaşadığı kriz, 1920'lerden itibaren Avrupa'yı reaktif yeni arayışlara itmiş, faşist ve ırkçı rejimlerle tanıştırmıştı.

Bugün öyle bir noktada olmamakla birlikte, liberal değerlerinin yaşadığı kriz ve karşılaştığı ihlal halleri, popülist rejimlerin her yerde boy göstermesi, aşırı sağcı ve ırkçı partilerin korkutucu yükselmesi, Gazze hadisesinin gösterdiği gibi Batı'nın ilkelerden azade bir faydacı siyaseti normalleştirmeyi çalışması, dünyanın yine bu sularda dolaştığı gösteriyor.

Türkiye'nin mevcut siyasi rejimini mümkün kılan da biraz bu gelişmeler, bu gelişmelerin ürettiği değerlerin Türkiye'ye yansıması. "Göçmenler gitsin" talebinin, kendisini demokrat görenler başka olmak üzere toplumun her kesimde boy göstermesi, içe dönüklük ve milliyetçiliğin sıradan formların ayyuka çıkması bu duruma bir örnek. Nitekim, yakınlarda okuduğum bir kamuoyu araştırması Türkiye'nin hissedilen en önemli üçüncü meselesi olarak, yüzde 12'yle göçmen sorununu gösteriyordu. Bu rakam, kimlikler, kesimler arası benzer bir seyir içindeydi.

Fransa'da birkaç gün önce yasalaşan bir tasarı, bu eğilim bakımından bir yeni bir zirveye işaret etti. Aşırı sağın, Marine Le Pen'in, "Yıllardır savunduğumuz tüm fikirler bu yasada, sosyal yardımlar ve çalışma koşullarında öncelik artık yabancılara değil Fransızlara verilecek, bu bizim için ideolojik bir zaferdir, fikirlerimiz artık ülkede gündemi belirliyor" dediği bu düzenleme, simgesel bir göçmen katliamına işaret ediyor.

Yasa, göçmenlere sağlık yardımlarını kaldırıyor, çifte vatandaşların suç işlemeleri durumunda Fransız vatandaşlığını düşürüyor, yabancı öğrencilerin kabul edilmesi için yüksek bir depozit yatırmalarını öngörüyor, aile birleşimini imkansız hale getiriyor, çalışmayan göçmenlere sosyal yardımlar ve konut yardımını kısıtlıyor.

Üstelik bu yasa ucu ucuna geçmedi. Senato'da 114'e karşı 214 oyla ve parlamentoda 186'ya karşı 349 oyla kabul edildi.