Takrir-i Sükun'un yeni sürümü

Basın özgürlüğünü ve sektörünü yok etmesi, gazete ve televizyonların yarısını kendisine bağlaması, baskı ve tehditle oto-sansürü tetiklemesi, gazetecilik faaliyetini uygulamada, yargıda casusluk, terörizm ve benzer suçlarla neredeyse özdeş hale getirmesi yetmemiş, yetmiyor siyasi iktidaraO denli suskun bir toplum , kendisine o denli tabi bir sokak istiyor ki, şimdi de işine gelmeyen haberleri engellemek ve sosyal medyayı zapt-ı rapt altına almak peşindeYakında hayatımıza girecek olan "Dezenformasyon ve Yalan Haberle Mücadele Yasası", basından tek tek sıradan vatandaşa kadar uzanacak tehdit içeren "sus" komutundan başka bir anlam ifade etmiyor.Bu yasaya göre, bir haber veya bir sosyal medya paylaşımı dezenformasyon amaçlıysa, korku ve panik yaratıyorsa veya nefret söylemi içeriyorsa suç olarak muamele görecek Bu işi yapanlar, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu işleyenler 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılacak Bu konuda kararı mahkemeler verecekBunlar, kağıt üzerinde masum gibi duruyor.Ama bu ülkenin bir süredir düzeni belli.Her eleştiriyi hareket, resmi açıklamalar dışındaki işine gelmeyen bilgiyi (örneğin bağımsız kuruluşların açıkladığı enflasyon oranını) dezenformasyon olarak gören, ilan eden bir iktidar var. Bunun yanında bu iktidarın kontrolü altına aldığı ve söylediklerini yapan siyasallaşmış bir yargı var. "Ülke güvenliği", "kamu barışı" gibi yasa taslağında geçen ibarelerin uygulanmasında siyasi keyfiliğin tavan yaptığı, sabıkalı bir sistem var.Örneğin, devlet organlarına, başbakana veya cumhurbaşkanına hareket suçu hemen her AB ülkesinin mevzuatında yer alır. Ancak çok istisnai ve aşırı durumlara uygulanır. Çünkü fikir özgürlüğü, eleştiri, doğru ya da yanlış kaanat sahibi olmanın sınırları son derece geniştir ve birey lehinedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. Maddesinde düzenlendiği gibi: "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir; bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü içerir"Örneğin, Alman ceza kanunu, devlet başkanına, anayasal organlara hakaret gibi konuları düzenler, ama istisnai ve şikayete bağlı olarak uygulanır. Aslında hemen hiç uygulanmaz. Havvana Yapıcı'nın bir makalesinde söylediği gibi, "Almanya eski Başbakanı Kohl, 16 yıllık başbakanlığı süresince zaman zaman saygı ve terbiye sınırını aşan tarzda yapılan saldırı ve eleştirilere karşı bir kere dahi hakaret ve iftira dolayısıyla şikayetçi olmamıştır." Hakaret davası açılmamıştır.Diğer ülkelerin durumu da farklı değil.Bizde ise izahı zor bir durum var.Adalet Bakanlığı verilerine göre Erdoğan döneminde 'Cumhurbaşkanına hakaret' suçundan açılan toplam soruşturma