Dünya nereye Türkiye oraya...

Perşembe günü İsveç ve İtalya seçim sonuçlarından hareketle, demokrasi kurumunun bunalımına işaret ederek şöyle yazmıştım: "Demokrasi dışı dalga ve arayışlar, sürekli alan genişletiyor, münferit gelişmeler olmanın ötesine geçiyor"Otoriter rüzgar sadece Avrupa'da değil, her yerde esiyor.Bu bakımdan üç otoriter katman göze çarpıyor.İlk katmanda otoriter kapitalist sistemler var. Çin, Rusya, İran, Kazakistan, Kırgızistan gibi üyeleriyle Şangay İşbirliği Örgütü üyeleri bu grubun türlü örneklerini oluşturuyor. Bunlar disiplinli-suskun toplum, baskıcı siyaset ve güç peşinde şekillenen devlet anlayışıyla öne çıkıyorlar. Ama bu döneme has, bir başka ayrıcı özellikleri var: Bu otoriter yapıların arkasında toplumsal bir destek bulunuyor. Bunu sağlayan ise kimlik faktörü. Milliyetçilik, milli kimlik önemli bir taşıyıcı. Bu çerçevede türlü gerekçelerle bir tarihsel Batı karşıtlığı bu rejimlerin temel besleyicilerden biri.İkinci katman popülist rejimlerin hâkim olduğu ülkeler. Popülist düzenler, çeşitli ülkelerde ve çeşitli kıtalarda, çeşitli blokların, farklı ideolojik eğimlerin içinde karşımıza çıkıyorlar. Bu ülkelerde siyaset genel olarak çoğunlukçu bir işleyişe, bir lider etrafında şahsileşmiş ve otoriter bir dokuya sahip. Erdoğan bunun önemli temsilcilerinden biri. Kimi Latin Amerika ülkeleri bunlar arasında. Avrupa Birliği'nde Macaristan'ın Orban'ı ve Polonya gibi örnekleri var. Bunların bir kısmı Batı'da ya da Batı'nın çeperinde yer alan ama Batı demokrasisinden sapma yaşayan yapılar. Kimi zaman sapmanın da ötesinde, demokrasi kavramını ve kurumunu da karşılarına alıyorlar. Erdoğan gibi Batı değerleri ve evrensel değerlerle çatışan, çoğunlukçu, kendisine has bir demokrasiyi savunuyorlar.Anti demokratik rüzgârların estiği üçüncü katman, Perşembe günü ele aldığımız Fransa, İsveç ve İtalya'da gibi ülkelerdeki gelişmelerle karşımıza çıkıyor. Bu ülkelerde düzen, Batı demokrasisinin temel mekanizmalarına sahip çıksa da toplum ve siyaset içeriden otoriter dalgalar üretiyor. Nitekim milli devlet vurgusunun son derece arttığı, çok kültürlülük fikrinin bir tür çöpe atıldığı, kültür savaşlarının tek kültür üstünden değerlendiği başladığı ülkeler bunlar.Neden böyleBu gelişmeye zemin hazırlayan görünür üç büyük neden var.İlki, büyüme krizi, enerji tedarik sarsıntıları, pandemi gibi yeni darbelerle aşılamayan, derinleşen global bir ekonomik bunalımın sonuçları: Ciddi bir sınıfsal ayrışma, liberal ekonomik