Teröre destek vermek

Büyük şeytan ABD ve 13 Avrupa ülkesi, terör devleti İsrail'in işlediği sayısız cinayetlere rağmen açık seçik destek vererek aslında büyük çok büyük bir suça ortak oldular.

Bundan sonra terör destekçisi yaftası boyunlarında hep takılı kalacak.

Son bir haftadır yaşadıklarımızı hafızalardan bir yoklayalım. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa'da Cuma namazına durmuş Müslümanlar üzerine tomalarla lağım suyu sıkmak inanın şeytanın bile aklına gelmezdi.

Bu çağda bu da oldu. Cahiliye döneminde Efendimiz (SAV) üzerine işkembe atanlarla, namaz kılan Müslümanlar üzerine lağım suyu sıkanlar aynı soydan geliyor olsalar gerek.

Nereye kadar bu böyle devam eder doğrusu kestirmek zor ancak perşembenin gelişinin çarşambadan belli olması gibi daha bir süre terör seviciler mazlum dünyaya karşı buldukları her meydanda at oynatmaya devam edecekler.

Yarım asırlık sürecin canlı şahidi bir Türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım.

Doğudan batıya kuzeyden güneye onlarca ülkeyi görmek ve gezmek nasip oldu.

Terör devleti İsrail'e iki kere gitmişliğim var. İlk gittiğimde yaşadığım şok hafızamdan hâlâ silinmiş değil.

Filistin topraklarının dününu bugününü bilmeyen bir insan doğal olarak Filistin diye bir devletin var olduğunu düşünür.

İsrail'e ayak basar basmaz böyle bir devletin olmadığı zaten hemen anlaşılıyor.

İlk kıblemiz Mescidi Aksaya ilk girişim sırasında karşılaştığım manzarayı da unutamam.

Mescidin giriş kapılarını otomatik silahlı zebaniler işgal etmişler ve bakışları ile ben terör devletinin acımasız, vicdansız, insafsız bir seri katiliyim.

Sağım solum belli olmaz her an tetiği çeker ve vururum der gibi bir beden dili duruşu ile ne mal olduklarını açık etmiş ve ekibimizdeki bazı arkadaşlara da sataşarak hır çıkarmaya çalışmıştı.

Filistin devleti var zannımda ikinci şok yaşadığım yer ise El Halil.

25 Şubat 1994 yılında sabah namazında ibadet eden mazlum Müslümanlar terör devleti İsrail'in seri katillerince hunharca öldürülmüş, cami yakıp yıkılmıştı. Uzun bir süre ibadete kapatılan caminin tadilatı bittiğinde mazlum Müslümanları bekleyen bir garabet vardı.

Caminin büyük bir kısmı sinagog olarak kullanılmaya başlanmış ve Müslüman halka caminin küçük bir kısmı bırakılmıştı.

Camiyi ziyarete gittiğimde bu garabeti bizzat ibadet sırasında yaşayarak görmüş ve başka bir garabetle de karşılaşmıştım.

Hemen yanı başındaki sinagogdan Müslümanların ibadet saatlerinde yüksek debili müzikli bir gürültü ile ibadet edenler arasında olduğum için taciz edildiğimi de hatırlıyorum.

Cami çıkışı zebanilerin ters bakışları arasında mazlum insanların sık yaşadığı başka bir olaya da şahit olunca insanın sabır taşı ister istemez çatlayabiliyor.

Cami çıkışı işgalci zebanilerin kontrol noktasına iki Filistinli genç yaklaştı. Zebanilerden biri korktu sanırım ve gençlere soyunmalarını söyledi, çocuklar itiraz etmeye kalktı. Kafilemizde hanımlar da vardı. Kafilemizdeki hanımlardan çekindiler ve bir şeyler söyleyeceklerdi ki, silahlar gençlere doğrultuldu ve mermiler silahın ağzına verildi.

Kafilemizin gözü önünde bu olay cereyan edince arkadaşlar arasında mırıldanmaya başlamamıza bile tahammül edemeyen bu zebaniler bizi de tehdit ettiler ve biz susmayı tercih ettik.

Cami meydanında gözler önünde iki çocuk soyundu. Sadece donları kaldı ve uzun bir sorgulama ve itip kakmadan sonra gençlere olmadık hakaretler tehditler ve aşağılanmalar eşliğinde bu iki genç oradan uzaklaştı.