Hırsızın suçu var

Değerli okurlarım çok şükür bir seçim sürecini daha kazasız belasız atlattık. Son çeyrek asırda genel yerel ve referandum olmak üzere 18 seçim yapılarak vatandaş görüşü alınmış ve halkın feraseti ile kazasız belasız bugünlere gelinmiştir.

Seçimleri baştan beri önemseyen bir yurttaşım ve bu sayede dipçik ve vesayet zilletinden kurtulduğumuza inananlardanım.

2019 yerel seçimlerinin yapılacağı günlerde yazdığım bir makalede Ak Partinin İBB seçimlerini kaybedeceğini ifade etmiş ve gerekçelerini de açıklamıştım. 31 Mart seçimleri için öngörüm Ak Partinin İBB seçimlerini kazanacağı yönündeydi.

Toplum hafızamıza kayıtlı çok sık kullanılan bir deyim ile meramımı arz etmeye gayret edeceğim.

"Hırsızın hiç suçu yok mu" deyimini hangi durumlarda kullandığımızı hatırlayalım. Bazen Nasreddin hoca fıkralarda, bazen masallarda bazen de bizzat yaşanılan gerçek hırsızlıklarda bu deyimi kullanırız ve tedbirli olma anlamına da dikkatli olmayı salık veririz.

5 yıl boyunca nerede ise çivi çakmamış İBB başkanına halk bir ceza verir diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Bu yanılma zemininde deyimlerimizden sık kullandığımız hırsızın da suçunun olduğunu düşünüyorum.

Bayrama günler kala kafa karıştırıcı polemik yüklü hamaset sıralayacak değilim ancak kısaca meramımı arz edeceğim.

Önceliği 2023 yılı mayıs seçimlerinden başlatacağım ve seçim rüşveti olarak vatandaşa verilen EYT yasasının yanlışlığını o günden bugüne aynen kabul edenlerdenim. Vatandaşın rüşvetle oy kullanmak gibi yanlış yönlenmesinde bu tür seçim öncesi vaatler dünden bugüne vardı ve bu seçimlerde de maalesef devam etti.

31 Mart seçimlerinde ülke ekonomisinin geldiği yer, emekliler ve çalışanlara yapılan düzenlemelere rağmen mızrağın çuvala sığmayacak kadar büyüklüğü hükumet edenlerin de çaresizliği gibi sebepler seçim sonuçlarına kısmen etki etti.

Ancak esas etkinin bundan da daha öte ve Erdoğan düşmanlığı üzerine konsolide olan toplumun farklı kesimlerinde hükumete karşı oluşan veya oluşturulan koalisyon olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki sis perdesi kalktıkça gerçekleri daha arı duru görebileceğiz.

Hükumet edenler EYT çıkmadan ve vatandaşa seçim rüşveti verilmeden yapılacak seçimleri kaybedeceğini nasıl anlamışsa aynı şekilde 31 Mart seçimlerinde de özellikle emekli ve çalışanların gelir durumunu düzeltmeden bu seçimleri de kaybedeceğini bile bile seçim öncesi bir düzenleme yapmadı veya yapamadı.

Bunu zamanla daha iyi anlayacağız.

Gelelim hırsızın suçuna.

Elbette sosyal devletiz ve vatandaşın kesesi elbette önemli. Sosyal ve dijital medya organlarından gece gündüz demeden akıtılan yalan dolan kirli bilgi akışına da vatandaş mal bulmuş mağribici gibi sarılmamalıydı.

İstanbul dendiğinde akla ilk gelen ekonomi amenna ancak deprem gibi her şeyin üstünde ve çok önemli bir ciddi sorunumuz bu seçim sürecinde göz ardı edildi.

İnşallah bedel ödemeyiz. Çünkü bela gelirken hedef gözetmez. Savaşta, hastalıkta umuma gelir ve tüm toplum katmanları zarar görür ancak en büyük zararı maalesef yine garip gureba, fakir fukara görür.