Hak gaspı

Değerli okurlarım zengin mi zengin bir insan mozayiğimiz var.

Her ırktan her dinden ve her millet ve meşrepten insanlarla vatandaşlık şuuru ve hukuku ile birlikte yaşıyoruz.

Bu durum bugüne mahsus değil elbette.

Geçmiş tarihimize yakından bir göz attığımızda bu gerçeklik ayan beyan ortaya çıkıyor.

Dünden bugüne mazlumların hamisi olmak da bu şerefli milletin sünneti.

Endülüs'ten Batı Trakya'ya, Afrika'dan Ortadoğu'ya nerde bir kan, gözyaşı ve zulüm var hesap kitap yapılmadan yaraları sarmak ve kol kanat germek de bizim övünç kaynağı duruşumuz.

Farklılıkları zenginliğimiz olarak görmüşüz. Ancak bu durumdan vazife çıkarıcı bir güruhun fitne kazanını hep kaynattığı da başka bir gerçek.

Yerli ve millilikten uzak bu güruh dün olduğu gibi bugün de aynı hız ve kararlılıkla birlik ve bütünlüğümüzü dinamitlemekte ve bulduğu her fırsatta bu aymazlığına devam etmektedir.

Milletin mayası olan din ve dinin kutsallarına en olmadık yerlerden saldırarak kişinin en önemli hakkı olan inanma hürriyetine tasallut eden bu gerici ilkel duruşa yataklık yapanların cemaziyeline bakıldığında aslında görülenler gerçeği anlamak için yeter hatta artar bile.

Bu güruhun büyük bir kısmı dönme ve gayrı millidir.

Soy ağaçlarına bakıldığında bu gerçeği görmek mümkün.

Yaşam boyu camiden cemaatten uzak yaşamış eylem ve söylemleri ile dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan birçok kişinin benim cenazemi musalla taşına musallat etmeyin dediğini sık hatırlayanlardanım.

Açık yüreklilikle ve samimi olarak söylenen bu sözlere rağmen söz sahibi kişi öldüğünde büyük kısmının bu hakkı gasp edilmiş ve musalla taşına musallat edilerek dindar cemaatten helallik istenmiştir.

Sayılamayacak kadar fazla böyle hak gasplarını, yaşım müsait olduğu için bizzat yaşayarak müşahede etmişimdir.

Atatürk öldüğünde de benzer bir durum yaşanmış ama Atatürk'ün cenaze namazı ile ilgili bilgiler kafa karıştırıcı olduğu için hak gaspına girip girmediği ile ilgili yorum yapamayacağım ama İmran Öktem'in cenazesinde yaşananlar hafızamda canlı ve o günün gazetelerinde yazılanlara da hâlâ ulaşmak mümkün.

İmran Öktem de cesurca bir çıkış yapıp benim cenazemi musalla taşına musallat etmeyin demesine rağmen cenaze namazı, Ankara Maltepe Camii'nde musalla taşına musallat edilerek cemaatten helallik istenmişti.

O günlerden bugüne gelirsek önceki gün yaşamını yitiren Metin Uca da hak gaspına uğrayacak son mağdur olacak gibi.

Bizzat aklı başında iken kendi vasiyeti var ve açık seçik sözlerle ifade etmiş.

"Cenazemi yakın küllerini boğaz köprüsünden denize savurun demiş"..

Diğer hak gaspları gibi Metin Uca'nın da hakkı gasp edildi.

Çünkü geçtiğimiz yıl yapılan bir röportajda açık seçif ifade etmiş ve demiş ki, "Burası özgür bir ülke olsa yakılarak ölmek isteyenlere saygı duyulurdu. Ama böyle bir şansım yok. İkiyüzlü cenaze töreni istemiyorum ve yakılarak ölmeyi çok istiyorum. Bu vasiyetimi dostlarımın yerine getirmesini istiyorum ve tören de istemiyorum."