Güneş'in doğuşu...

Okuyucudan gelen mesaj mutlu eder, motive eder. O anlamda 'Alkışlar Beşikdüzü'ne' başlıklı yazımıza büyük ilgi gösteren Beşikdüzü, Vakfıkebir ve Çarşıbaşılı dostlarımızdan o kadar güzel tepkiler aldık ki Bazı okurlarımız, Şenol Güneş'in Beşikdüzü'nde oynanan bir maçta kaleye nasıl geçtiğini anlatan yazımızı yeniden yayımlamamızı rica ettiler. Okurun ricası emirdir! Buyurun gazetemiz Milliyet'te yıllar evvel yayımlanan hikâyeyi bir kez daha hatırlayalım, hatırlayalım. Şenol Güneş ile Uğurcan Çakır'ın kaleciliğe başlama hikâyesi birbirine çok benzer. Şenol Güneş, Trabzon-Beşikdüzü'nde köyler arası oynanan bir maçta sakatlanan kaleci Ahmet Demir'in yerine dayısının zorlamasıyla kaleye geçer. Öyle ki efsane kalecinin kaderinin değiştiği ana dek sürekli sol açık oynuyordu. Uğurcan da halı sahalarda futbola sağ bek, sağ açık başlamış, futbol okulunda kaleye geçmesine kimse ikna edememiş, eski bir kaleci hocasının (Nizam hoca) yönlendirmesiyle kaleciliğe başlamıştır. Güneş, maden işçilerinin eldivenlerini giyerek devam etmiş. Uğurcan da babasının inşaat mühendisi olduğundan, eldivenle çalışan inşaat işçilerine özendiğinden olsa gerek eldiven giymeyi pek sevmiş.Fotoğraf, 1967-68 Yıllarında, Trabzon-Beşikdüzü'nde çekildi. Sol başta Mehmet Yavuz, Şenol Güneş, Hüseyin Tok, Mehmet Aydın, Hayrettin Karanlık, Zekeriya Güneş (Şenol Güneş'in abisi), Mustafa Yavuz (Babam). Oturanlar, Temel Karanlık, Osman Yavuz (amcam), Mustafa Ertuğrul, Ali Keleş ve kaleci Ahmet Demir. Bendenizin 5-6 yaşlarında, ayağıma kara lastiği geçirip, işaret parmağımı babamın avucuna doladığım senelerdi. Vakfıkebir-Yalıköy'ün ileri gelenlerinden Muhtar Osman İslam, Mehmet Hilmi İslam (Güneş'in dayısı), ayakkabıcı Ali Bilgin (Ali Çavuş), berber Mehmet Demir ve babam, maç olduğu günler tarihte adı 'Kılita' olan, bizim oranın şivesiyle bazılarının 'Glida' dediği beldede, takımın ihtiyacı olan parayı eski bir kasket içinde çarşı esnafından toplarlarken, maçlara gelmelerini tembih ederlerdi. Çağrıya uyanlar, köy halkıyla el ele verip, "Maça Maça!" diye bağırıp, takım nereye gidecekse onlar da o tarafa doğru karakuş taburu gibi kanat çırpardı! Kaptan şoförler ise "Nuri Dayı" ve "Gaz Ahmet" takma adıyla çağrılan Ahmet Günaydın idi. Nuri Dayı, günlerden bir gün aracını hareket ettirmeden evvel, eski minibüsünün içinde nefes alacak, hareket edecek yer kalmadığından bendenizi bagajın içine sokmuştu.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6984646;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6984646;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.trskoreraksal-yavuzgunesin-dogusu-6984646' }); Şenol Güneş'in sol açık oynadığı takım uzun zamandır yenilmemiştir. Hikâyenin yaşandığı gün, rakip Beşikdüzü'nün Akkese köyünün takımıdır. İlk yarıyı Akkese galip bitirir. Doğal olarak Yalıköylülerde moraller sıfırdır. Üstelik kaleci Ahmet Demir de sakatlanır. E ne olacak, kaleyi kim koruyacak Güneş'in dayısı, dünyalar tatlısı, beldenin saygın adamlarından