Galatasaray kendi sahasında bilhassa büyük maçları inanılmaz oynayan bir takım. Yaptıkları ön alan baskısıyla rakip takım defansının deyim yerindeyse başını döndürüyorlar. Kanatları devreye soktuklarında hem sağ tarafı hem de sol tarafı adeta otobana çeviriyorlar. Merkezden attıkları şutlar da çabası. En basiti Şampiyonlar Ligi'nde Liverpool maçında bunu yaptılar.
O anlamda maçtan evvel kime sorsanız, herkesin benzer oyunu, baskıyı Trabzonspor'a da yapabileceklerini gayet doğal söyleyebilirdi. Trabzonspor'un buna nasıl cevap vereceği kafalardaki en büyük soru işaretiydi.
Trabzonspor yeni kurulan bir takım, üstelik çok da genç. E ne de olsa uzun bir yola çıktılar; yapılanarak, bir oyun hafızası oluşturmaya çalışarak. Zira koca ülkede hemen hiçbir takım birkaç yılın planlamasını yapmaz. Trabzonspor bunu başlattı ama. Dememiz o, henüz yolun başındalar.
Bordo-mavililer, Galatasaray maçına gelene dek ligde harika bir sınav vererek, taraflı tarafsız herkesin övgüsünü almaya başladı. Övgülerin oyuncuların performansına olumlu etki yapması takım olma yolunda, özgüvenlerinin yerine gelmesinde müthiş katkı sağlıyor. Dikkat etmişsinizdir, sahada olan her bordo-mavili oyuncu arkadaşının açığını kapatıyor. Aksi olmuş olsa; her oyuncu birbirinin açığını kollar!
İşte o Trabzonspor'u Galatasaray gibi kaliteli ayaklara sahip takım karşısında görmek lazımdı.
Fatih Tekke, hafta içi dersini o kadar iyi çalışmış ki, seyircisinin de desteğiyle rakiplerine aman vermeyen Galatasaray'ın ne hücum yapmasına izin verdiler ne de ön alan baskısı yapmasına müsaade ettiler.
Açık konuşmak gerekirse uzun zamandır Trabzonspor'u deplasmanda bu kadar mücadele ederken görmemiştik. İnanılmaz mücadele ettikleri için sarı-kırmızılı takım bu kadar etkisizdi. Ayrıca top yorulmaz oyuncu yorulur anlayışıyla oynayarak, zaman zaman ayağa hızlı ve isabetli pas yaptıklarından; Galatasaray'a karşı etkili oldular.

24