UCM'nin kararı hukuki midir siyasi mi

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, İsrail işgal rejimi başbakanı Benyamin Netanyahu ve işgal rejiminin sözde "Savunma" Bakanı Yoav Gallant ile, İslami Direniş Hareketi'nin Gazze Şeridi'ndeki lideri Yahya Sinvar, hareketin askeri kanadı durumundaki İzzettin Kassam Tugayları'nın lideri Muhammed Dayf ve hareketin Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye hakkında "soykırım" ve "insanlığa karşı suç işleme" gerekçesiyle tutuklama emri çıkarılması talebinde bulunduğunu duyurdu.

Karar her ne kadar siyonist katillerin ele başlarından bazılarını kapsıyor olmasından dolayı ilk bakışta sıcak ve olumlu geliyor olsa da hukukun mantığına tamamen terstir. Dolayısıyla birtakım siyasi sebeplere binaen çıkarılmış karardır.

Bir soykırım suçu ve insanlığa karşı suç işlendiği açıktır. Zaten bu konuda Uluslararası Adalet Divanı'nda açılmış olan dava da devam ediyor. Ancak Uluslararası Adalet Divanı'nın bu konuda izlediği tavrın da hukuk mantığına uygun olduğu söylenemez.

Soykırım suçunun işlenmesi bu suçtan dolayı mağdur edilenlerin ve haksızlığa uğrayanların değil suçu işleyenlerin sorgulanmasını, yargılanmasını ve mahkum edilmesini gerektirir. Çünkü soykırım sokak kavgası, ticari anlaşmazlık gibi iki tarafın birden kusurlu olabileceği türden bir suç değildir. Soykırım, suikast, tecavüz, gasp vs. türünden suçların bir faili bir de mağduru olur.

Soykırım bir ferde karşı değil bir topluluğa, halka karşı işlenen suçtur. Böyle bir suçtan etkilenenlerin ve mağdur edilenlerin kendilerini savunmaları ve haksızlığın önüne geçmek için direnmeleri meşru bir haktır, suç değildir. Suç soykırım fiilini işleyenin yaptığıdır.

Suçlu ile mağduru, haksızlık edenle haksızlığa uğrayanı aynı kefeye koymak hukukun mantığına tamamen terstir. Böyle bir şey bir hukukçunun içine düşebileceği en büyük çelişki ve tutarsızlıktır.

UCM de soykırım yapan dolayısıyla insanlığa karşı suç işleyen siyonist katillerin başını çekenlerle onların bu suçlarından dolayı mağdur edilen halkın haklarını arayanları, kendilerini ve halklarını savunanları aynı kefeye koymuştur.

Siyonistler Filistin'de iki yönden suçludur. Birinci olarak işgalcidirler. Filistinlilerin topraklarını zorla, tamamen haksız bir şekilde ve güç kullanarak gasp etmişlerdir. Aynı zamanda özel mülklerine tamamen hukuksuz bir şekilde el koymuşlardır. İkinci olarak da onları haklarından vazgeçmeye zorlamak amacıyla soykırım uygulamaktadırlar.

Filistin halkını temsil eden direnişin mücadelesi ise iki yönden haklıdır. Birinci olarak işgal edilmiş topraklarını işgalden kurtarmak için mücadele ediyorlar. 7 Ekim'de siyonist işgale karşı gerçekleştirilen Aksa Tufanı harekatı işgale karşı gerçekleştirilen haklı ve meşru bir harekattı.