Suriye'de yeniden hareketlilik

Suriye'de yeniden hareketlilik

AHMET VAROL

Suriye'de Türkiye'nin de önemli katkılarıyla sağlanan ateşkes anlaşmasından sonra sıcak çatışmalara bir süre ara verilmişti. Ancak bu, Suriye topraklarında zulmün son bulması anlamına gelmediği gibi kalıcı çözüm formülüne ulaşılmasına da delalet etmiyordu. Tansiyonun düşürülmesi ve sıcak çatışmaların durması için geçici bir çözüm formülü üretilmesi amacıyla bir uzlaşma sağlanmış ve bu geçici çözümde reel durum göz önünde bulundurularak alan paylaşımı yapılmıştı.

Kalıcı bir çözüm formülüne ulaşılması için ülke genelinde istikrar sağlanması ve bu amaçla tarafların üzerinde anlaşacağı bir otorite oluşturulması gerekiyordu. Muhalif güçlerin istediği halkın siyasi özgürlüğüne kavuşacağı ve yönetime iştirak etmesine imkan verecek bir geçiş sürecinin başlatılmasıydı. Ama Baas diktası, halka siyasi özgürlüğünün ve seçme hakkının verilmesi durumunda kendi egemenliğini kaybedeceğini çok iyi biliyordu. Ona destek verenler de bunun farkındaydı. Buna da razı olmak istemiyorlardı.

Bu yüzden ateşkese rağmen muhalif güçleri yıpratma, onların kontrolündeki bölgelerde yaşayan halkı sıkıştırma amaçlı uygulamalarına son vermek istemiyorlardı. Bu arada ateşkese rağmen zaman zaman saldırılar gerçekleştirmeye de devam ediyorlardı.

Özellikle Filistin'de siyonist katillerin gerçekleştirdiği vahşi katliamın bölgede yaşanan diğer hadiseleri gölgede bırakması Suriye'de yaşananların da büyük ölçüde gündem dışında kalmasına yol açtı. Ancak bir olayın gündeme gelmemesi yok sayılmasını gerektirmez. Yani Suriye her ne kadar, Gazze'de soykırım savaşı döneminde pek öne çıkmadıysa da orada gerginlik ve sıkıntılar, özellikle rejim güçlerinin ateşkes ihlallerinden kaynaklanan sorunlar son bulmuş değildi.

Bu süreçte siyonist katillerin Suriye içlerine, hatta başkent Şam'a saldırılar düzenlemesine, bu saldırılarda İran Konsolosluğu'nun ve üst düzey yetkililerinin hedef alınmasına rağmen Baas diktası siyonist saldırganlara karşılık vermekten hep çekindi. Sadece atılan füzeleri havada imha etmek için füzesavarlarla karşılık vermekle yetindi. Bunlar da atılan tüm füzeleri imha edemediği için birçoğu hedefine ulaştığı, hem rejimin askeri mekanizmasına hem de sivillere zarar verdiği halde Baas rejimi, muhalif güçler karşısında kendisini zora sokacak ve zayıflatacak bir çatışmanın içine girmemek için siyonistlere karşılık vermekten sürekli kaçındı. Diğer tarafta ise ateşkese rağmen muhalif güçlerin hedeflerine yönelik zaman zaman saldırılar düzenledi.

Dolayısıyla son hadiseleri ve muhalif güçlerin, rejim güçlerine karşı harekete geçmesini de arka planıyla, gelişme süreciyle birlikte değerlendirmek gerekir.