Suçlunun "hakim" yapılması

Sanıyoruz bu sıralarda uluslararası alanda gündemi en çok meşgul eden ve en taze gelişme İngiltere'de, Jhonson hükümetinde yüksek ölçekli bir depreme neden olan istifalardır. İstifaların başlangıç aşamasında, her şeye rağmen görevini bırakmayacağını ve yoluna devam edeceğini söyleyen Jhonson'ın da istifa kararı verdiği bizim bu yazıyı hazırlamamızdan kısa süre önce yayınlanan haberlerde dile getirilmişti. Ancak biz bu konunun ve istifaların sebeplerini henüz yeterince ayrıntılı bir şekilde inceleme fırsatı bulamadığımız ve meselenin arka planı hakkında yorum yapabilecek kadar künhüne vakıf olamadığımız için bildiğimiz ve yakından takip ettiğimiz bir başka konu üzerinde yorum yapmayı tercih edeceğiz. "Suçlunun kendini yargılaması" konusunu daha önce Cemal Kaşıkçı cinayetini soruşturma işinin Suudi Arabistan yargısına bırakılması konusuyla ilgili bir yorumumuzda da ayrıntılı bir şekilde dile getirmiştik. Bu konuyla ilgili değerlendirmemizde şu ifadelere yer vermiştik: "Hangi açıdan bakılırsa bakılsın bu suçun münferiden veya devletten bağımsız bir hasımlaşma sebebiyle değil devlet adına işlenmiş bir suç olduğu çok açıktır. Bu sebeple Suudi Arabistan bu cinayette fail yani suçlu konumundadır. Bir suçlunun kendi kendini yargılaması ise hukukun mantığına tamamen terstir. Suçluları bizzat kendisi organize eden, yönlendiren ve fiili işlemek için görevlendiren ülkenin onlara hak ettikleri cezayı vermesi de zaten beklenemez. Suçlunun kendi kendini yargıladığı bir düzende yargılayıcının şeffaf olması ve cinayet emrinin kimden çıktığına dair bilgilere ulaşmak için çalışması ya da bunu gün yüzüne çıkarması da beklenemez. O yüzden Kaşıkçı davasının ya Türkiye'de ya da Suudi Arabistan'ı da sorguya çekebilecek bir ortamda görülmesi gerekir. Çünkü bu davada Suudi Arabistan'ın davalı vasfıyla hesap vermesi gerekmektedir." Şimdi aynı durum, El-Cezire'nin Kudüs muhabiri Şirin Ebu Akile'nin öldürülmesi olayıyla ilgili dava açısından söz konusudur. Bu fiil İsrail işgal rejiminin devlet eliyle