Okumak ve kitap
Okumak ve kitap
AHMET VAROL
Tatil, âtele kökünden türetilmiştir. Yani âtıl, çalışmaz hale getirme anlamına gelir. Ama bir mazeretinin olmaması halinde tümüyle âtıl hale gelmek, bir meşguliyetinin olmaması pek tasvip edilmez.
Okulların ve muhtelif kurumların tatile girmesiyle bir yaz durağanlığı başlıyor. Aslında yazların iyi değerlendirilmesi halinde durağanlığın yerini verimlilik alır. Dinlenmek için boş kalmak, kendini atalete, tamamen verimsiz hale sokmak gerekmez. Meşguliyeti veya çalışma ortamını değiştirmek de bir dinlenmedir. Kur'an-ı Kerim de bize bunu hatırlatır: "O halde boş kaldığın zaman kendine meşguliyet bul." (İnşirah, 947) Müfessirler âyette geçen "meşguliyet bul, yorul, seni yoracak bir meşguliyetin olsun" anlamına gelen "fensab" kelimesiyle ibadet ve zikrin kastedildiğini dile getirirler. Bununla vurgulanmak istenen de mü'minin hiçbir zaman Allah'tan gafil olmaması, dinlenmeye çekildiği zaman da zikir ve ibadetle vaktini değerlendirmesidir.
Ama unutmamak gerekir ki zikir sadece belli sözleri ezberden tekrarlamak değildir. Zikrin sözlük anlamı hatırlamak, anmak ve düşünmektir. Kur'an-ı Kerim'in bir adı da zikirdir. Çünkü insana Allah'ı, ahireti ve görevlerini hatırlatır.
Böyle bir meşguliyet bulmak dinlenme imkânını ortadan kaldırmaz. Örneğin bedenen yorulduğun zaman bir kenara çekilir kitap okursun, Kur'an tilavet edersin, Allah ve O'nun yarattığı kâinat üzerinde düşünürsün. Böylece hem dinlenir hem de vaktini değerlendirirsin. Üstelik bu tarz dinlenme zihinsel yorulma ve stresin önüne geçer. Zira zihin verimli bir konuyla meşgul olmadığında verimsiz, anlamsız ve boş konulara dalarak stres ve sıkıntı içine girer. Bu yüzden kendini daha çabuk yorar. Çünkü zihin boş durmaz. Sen ona meşguliyet bulamazsan o kendine meşguliyet bulur. Ama anlamı üzerinde düşünerek Kur'an okursan zihnini rahatlatır. O yüzden Kur'an-ı Kerim'de: "İyi bilin ki kalpler ancak Allah'ın zikriyle huzura kavuşur." (Ra'd, 1328) Bizzat Kur'an-ı Kerim de Allah'ın zikridir.
Bilindiği üzere Yüce Allah'ın, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e vahyettiği ilk kelime: "Oku" emridir. Okumak insanın düşünce ufkunu açar, bilgisini artırır, toplumdaki değer ve derecesini yükseltir, kendine özel birtakım kabiliyetlerini keşfetmesine yardımcı olur. Yazabilmek için de okumak gerekir. İyi, kaliteli ve başkalarına birtakım mesajlar verecek yazılar yazmak isteyenlerin mutlaka sürekli okumaları gerekir.
Ama ne yazık ki yetişen neslin okumaya pek ilgi göstermediğini, onun yerine televizyon seyrederek, maçlara giderek, eğlence yerlerinde vakit geçirerek ömürlerinin en değerli kısmını diri diri toprağa gömdüklerini görüyoruz. İslami bilinç ve anlayıştan uzak gençler tamamen faydasız, Kur'an-ı Kerim'de "lehv" olarak isimlendirilen eğlencelerle, İslami camiadan olan gençler de boş ve hiçbir yarar sağlamayacak tartışmalarla vakitlerini öldürüyorlar. Birçokları bu tür tartışmalarda doğruyu yakalayabilmek için de bilgiye ihtiyaç olduğunu, bilginin ise okumakla elde edileceğini düşünmüyor. Herkes; "Bence..." diye başlıyor ve bir incir çekirdeğini doldurmayacak türden laflar sarf ediyor. Oysa gerekli olan "sence" ya da "bence" olanda değil "doğru" olanda buluşmaktır.