KDC'de barış hakim kılınabilecek mi

KDC'de barış hakim kılınabilecek mi

AHMET VAROL

Afrika'da biri Kongo Cumhuriyeti diğeri Kongo Demokratik Cumhuriyeti adını taşıyan iki ayrı Kongo olduğundan bunların isimlerinin tam zikredilmesi ve birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Bugün üzerinde duracağımız ülke ise son zamanlarda ciddi gerginliklerin yaşandığı ve şimdi de bu gerginliklerin sonlandırılması için birtakım barış girişimlerinin olduğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC).

Burada en başta şunu belirtelim ki Batı emperyalizmi Afrika'yı muhtelif yönlerden sömürdüğü gibi aynı zamanda sonsuza kadar kendine mahkum edebilmek ve yeri geldiğinde bağımsızlığını ilan eden ülkeleri ya da bu ülkelerin halklarını birbirine düşürebilmek için muhtelif fitne tohumları ekmiştir. Bugün KDC'de yaşanan gerginliklerin ve sorunların temelinde de işte bu fitne tohumlarının ortaya çıkardığı toplumsal sorunlar ve siyasi krizler yer almaktadır.

KDC'nin komşusu Ruanda'da 1994 yılında korkunç bir katliam gerçekleştirildi. Bu katliamda, "aşırı" olarak tanımlanan birtakım Hutu unsurlar tarafından, çoğunluğu bu etnik unsurun rakibi olarak görülen Tutsilere mensup olmak üzere 800 bin civarında insan katledildi. Katledilenler arasında bu katliama destek vermeyen ve "ılımlı" olarak tanımlanan Hutuların arasında yer alanlar da vardı.

Katliam, aşırı Hutu gruplarını destekleyen hükümetin Tutsi destekli Ruanda Vatansever Cephesi tarafından düşürülmesiyle son buldu. Ancak bu kez Tutsilerin Hutulara saldırması sebebiyle yüz binlerce Hutu, bir intikam savaşıyla karşı karşıya gelebilecekleri korkusuyla o zaman Zaire olarak isimlendirilen bugünkü KDC topraklarına sığındı. Bu olay hem bu iki komşu ülke hem de sözünü ettiğimiz iki etnik unsur arasındaki düşmanlığın daha da kökleşmesine yol açtı.

Ancak bütün bu olayların köküne ve temeline inildiğinde Batı emperyalizminin, Afrika'daki muhtelif etnik ve dini unsurları ihtiyaç duyduğuna birbirine düşürmek için ektiği fitne tohumlarının birinci derecede rol oynadığı görülecektir. 1994'te gerçekleştirilen bu korkunç katliamın arkasında da Fransa'nın kirli oyunlarının ve politikalarının önemli rolü olmuştu.

Hasıl olan siyasi ortamda Tutsilerin haklarını savunma iddiasıyla, 23 Mart Hareketi (M23) adında bir silahlı örgüt ortaya çıktı. Bu örgüt KDC yönetimine karşı gerilla savaşı vermeye başladı. Uzun süreden beri devam eden bu savaşında özellikle son dönemde önemli ilerlemeler kaydetti ve KDC'de epey bir alan üzerinde hakimiyeti ele geçirdi.

KDC yönetimi M23 hareketini Ruanda'nın desteklediğini ve onun yardımıyla bu savaşı sürdürebildiğini iddia ediyor.