İşgalciye avans Filistin'e hayal!

İşgalciye avans Filistin'e hayal!

AHMET VAROL

Dünkü yazımızda şu anki önceliğin Gazze'deki soykırım ve ablukayı sonlandırmak olduğunu dile getirmiştim.

Ancak bir yandan da siyasi çözüm formülleriyle ilgili tartışmaların zihinleri meşgul etmesine binaen bu konuyla ilgili bazı tespit ve kanaatlerimizi aktarmakta yarar görüyorum.

"İki devletli çözüm" nakaratı Filistinlileri oyalamak için, 1947'de Filistin topraklarını İngiliz işgal yönetiminin getirip yerleştirdiği göçmen siyonistlerle o toprakların asıl sahipleri olan Filistinliler arasında tamamen haksız bir şekilde, üstelik nüfus oranlarını gözardı ederek yahudi göçmenleri ciddi şekilde kayıran, dolayısıyla genellikle Filistin'in verimli ve stratejik bölgelerinden oluşan %55'lik kısmını haksız bir şekilde onlara veren, 181 sayılı kararının çıkarılmasından bu yana sürekli tekrar ediliyor.

Ama o kararın çıkarıldığı tarihten sonra 1948'de siyonist çetelerin, "İsrail" adında bir işgal devletinin kuruluşunu ilan etmelerinin hemen ardından tüm dünya bu işgal devletini tanıdığı halde Filistinlilerin devlet kurmasına fırsat verilmediği gibi, Arap dünyasındaki ihanet rejimlerinin de oyunlarıyla işgalci siyonistler 1948'deki savaşta ele geçirdikleri toprak miktarını %72'ye çıkardı.

1967 Haziran Savaşı'nda ise Filistin olarak tanımlanan toprakların tamamını işgal etti ve aynı zamanda Kudüs şehrini "İsrail"e ilhak ettiler. Batı Şeria topraklarının önemli bir kısmını yahudi yerleşim merkezleri inşa etmek amacıyla hukuksuz bir şekilde gasp ettiler.

Bu sefer, "iki devletli çözüm" nakaratının yanında bir de "1967 sınırlarına geri çekilme" nakaratını dinlemeye başladık. Bu formüle göre, işgalcinin 1967 öncesinde ele geçirilen topraklar üzerindeki varlığı ve işgali peşinen "meşru" kabul edilecek, Filistinliler de kendi topraklarının sadece %28'lik kısmında ayaklarına pranga vurulmuş bir devlet kurulmasına razı olacaklardı.

Filistin direnişi bunu kesin bir şekilde reddediyor ve "Nehirden Denize Özgür Filistin (Ürdün Nehri'nden Akdeniz'e kadar bütün Filistin toprakları özgür oluncaya kadar direnmeye devam edeceğiz)" ilkesinden vazgeçmeyeceğini dile getirdi.

Ne var ki FKÖ lideri Yasir Arafat ve onun etrafındaki ekip 1991'de başlayan Madrid Süreci'nde ve ardından 1993'te Oslo İlkeler Anlaşması'nın imzalanmasıyla isteneni kabul etti. Yani işgal rejimini tanımayı ve onun 67 öncesindeki işgalini meşru saymayı kabul etmek suretiyle onun istediğini bir peşinat yani avans olarak verdi. Bunun karşılığında FKÖ'ye ne verildi, sadece bir balon! Oslo İlkeler Anlaşması'nın imzalanmasının üzerinden 32 yıl geçtiği halde bir Filistin devletinin kurulmasına fırsat verilmedi. Sürekli oyalama politikasına başvuruldu.