İbadetin, Dayanışmanın ve Ümmet Bilincinin Bayramı

İbadetin, Dayanışmanın ve Ümmet Bilincinin Bayramı

AHMET VAROL

İslam dünyasının en anlamlı ve derin ibadetlerinden biri olan kurban, kelime olarak "yakınlaşma" anlamına gelir. Aslında bütün ibadetler, Allah'a yakınlaşma ve O'nun rızasını kazanma amacıyla yapılır. Ancak özel olarak belli vasıflara sahip hayvanların Allah rızası için kurban edilmesini ifade eden bu ibadet, Arapçada "udhiyye", Türkçede ise doğrudan "kurban" kelimesiyle anılmaktadır. Zamanla bu terim hem ibadetin kendisini hem de kesilen hayvanları ifade eden bir anlam kazanmıştır.

Kurban ibadeti, tıpkı zekât ve fitre gibi, İslam'ın sosyal adalet ve kardeşlik ilkelerinin uygulamaya döküldüğü güçlü bir örnektir. Allah'a ibadet etmenin özü, emirlerine bağlılık ve rızasını gözetmektir. Dolayısıyla kurban ibadeti de Allah'tan gelen kurallara bağlı kalınarak yapılmalıdır. Bir ibadetin özgürlüğü, onu inanç esaslarına uygun şekilde yerine getirme özgürlüğüdür; herhangi bir dayatmayla, şekil veya yöntem değiştirilerek uygulanması inanç hürriyetiyle bağdaşmaz.

Ne yazık ki, Müslümanlar bu yıl da Kurban bayramına çeşitli sıkıntılar ve baskılar altında giriyor.

Ancak sorunlar yalnızca ibadetlere müdahaleyle sınırlı değil. Birçok yerde Müslüman kimliğine doğrudan yöneltilmiş baskılar, savaşlar, işgaller ve insan hakları ihlalleri bayram neşesini gölgeliyor. Başta Filistin olmak üzere muhtelif bölgelerde yaşanan zulümler, İslam ümmetinin büyük acılarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Hâl böyleyken "Müslümanlar kurban edilirken biz nasıl bayram yapalım" sorusu gündeme geliyor. Ancak bu bayramın aynı zamanda bir dayanışma, paylaşma ve ümmet olma bilincinin tazelendiği bir zaman olduğunu dikkatten uzak tutmamak gerekir.

Kurban bayramı, hac ibadetinin yapıldığı kutsal günlere denk gelir. Bu dönem, dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanların ümmet zirvesi niteliğinde bir araya geldiği, tüm ayrımlardan sıyrılarak sadece Allah'ın kulları olduklarını hatırladıkları özel bir dönemdir. Hac kıyafetleriyle zengin-fakir, doğulu-batılı ayrımı ortadan kalkar. Bu da bize düşünce sınırlarımızı genişletmenin, ümmet bilinciyle hareket etmenin gerekliliğini gösterir.

Günümüzde bu bilincin en güzel tezahürlerinden biri, kurban bağışlarının dünyanın dört bir yanındaki mazlum ve yoksul Müslümanlara ulaştırılmasıdır. Türkiye'de artık çok sayıda insani yardım kuruluşu İslam dünyasının her tarafındaki ihtiyaç sahiplerine el uzatmak için gösterdikleri çabalarla övgüye değer bir örneklik ortaya koyuyor.

Ancak bu seferberlik yalnızca et yardımı sağlamaktan ibaret değildir. Kurban seferberliği, ümmetin uzak köşelerindeki kardeşlerle kurulan bir bağdır. Türkiye'den gönderilen heyetler, sadece kurbanların kesilmesini sağlamakla kalmayacak; aynı zamanda gittikleri bölgelerdeki Müslümanların sorunlarını, projelerini ve ihtiyaçlarını da tespit edeceklerdir. Böylece bu bilgi ve tecrübeler, daha sonra geliştirilecek yardımlaşma projelerine temel oluşturacaktır.