30 Eylül 2025 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın başkanlığında Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda gerçekleştirildi.Dünkü yazımızda bu konudan genel olarak bahsedilmişti. Bu yazımda ise bazı maddelere detaylı bir şekilde yer vermeye çalışacağım.

KPDK'de memur sendikaları kamu da farklı statülerde çalışanlar arasında oluşturulan adaletsizliğin giderilmesini gündeme getirdi.

Benzer talep toplu sözleşmede de gündeme getirilmişti. Her geçen gün bu talep güçlenerek artmaktadır. Çünkü bu insanlar aynı mekanı paylaşmakta ve ister istemez de etkileşim olmaktadır. Bu talep işçilerin çok maaş aldığından ziyade memur maaşlarının düşüklüğüne vurgu yapmayı amaçlamaktadır.

Nitekim Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın sosyal medya hesabından bizim yıllardır gündeme getirdiğimiz statüler arasındaki ücret çarpıklığını farklı bir şekilde gündeme getirerek; "İki tane güvenlik personeli biri işçi biri memur. İşçi olan sınavsız girdi 70.000 TL alacak. Memur olan sınavla girdi 51.000 TL alacak. Bu fark kapatılmalı." ifadelerini kullanmıştı.

İşçi sendikaları ve kamu işçileri bu yaklaşıma tepki gösterse de kamuda böyle bir sorunun varlığı tartışmasızdır. Ancak bu sorunun müsebbibi işçiler değildir.

Sonuç olarak yapılan ayaküstü veya günü kurtarmaya yönelik düzenlemeler her kesimde ciddi bir rahatsızlık oluşturmuş ve konu toplu sözleşme görüşmelerine ve KPDK toplantılarına yansımıştır.

Önce kamuda temizlik vb. işleri YHS personeli ve kadroya geçirilen taşeron işçiler yapmaya başladı. Taşeron işçi sayısı emeklilik vb. nedenle azalınca bu işler için kadrolu işçi istihdam edilmeye başlandı ve bunların alımları mevzuat gereği KPSS şartı aranmadan sadece sözlü ile yapılır hale geldi.

Sonra bir baktık ki bu işler için sözleşmeli personel istihdam edilmeye başlandı. Ama bunlar için KPSS puan üstünlüğü vardı ve sözlü sınav da yoktu sonra bunlardan bazılarına sözlü sınav da getirilmeye başlandı. Halen bir kurum aynı işler için KPSS sınavı olmadan sadece sözlü ile işçi alırken başka bir kurum ise KPSS puan üstünlüğüne göre sözlü sınav olmadan veya sözlü sınavla sözleşmeli personel almaktadır. Anlayacağınız işler karışıyor.

Sonuç olarak ortaya aynı iş, memur, işçi ve sözleşmeli personele farklı ücretlere yaptırılmaya başlandı ve kurumlardaki çalışma barışı ister istemez bozuldu. Ayrıca bir tarafta işçi sendikaları diğer tarafta ise memur sendikaları. Anlayacağınız özel gayret sarf edilseydi işler ancak bu kadar karıştırılabilirdi. En acısı ise bu durumun kanıksanmış olmasıdır.

En son 2015 yılında toplu sözleşmede çıkartılan ilave 1 dereceden yararlanamayan personele de 1 derece verilmesi memur sendikalarınca KPDK'de gündeme getirildi.

Yıllardan beridir bu ülkede memurlara ilave derece verilmesi gündemden düşmemiştir. Dolayısıyla bu konunun kabak tadı vermeden bir an önce çözülmesi gerekmektedir. Son olarak 2016-2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme ile memurlara ilave bir derece verilmişti.

15.01.2016 tarihinden sonra göreve başlayan veya sözleşmeli statüden memur kadrosuna ataması yapılan ve yapılacak olan binlerce memurun yüzde yüz haklı oldukları halde niçin ilave bir dereceden yararlandırılmadıklarını merak ediyoruz. Bu nedenle kanun teklifine ilave bir derece düzenlemesinin de konulmasının faydalı olacağını düşünüyoruz. Bundan sonraki düzenlemelere de genel bir hüküm konularak göreve başlayan veya göreve başladıktan sonra belirli bir süre geçenlere doğrudan ilave bir derece verileceğine ilişkin hüküm konulması faydalı olacaktır. Bunun için de kanuni düzenleme ile sorunun kökten çözülmesinde fayda olacaktır.

Toplu sözleşmede bu konuda bir çözüm üretilememişti. KPDK'deki görüşmelerde bu konunun gündemde tutulması oldukça önemlidir. Bu konunun en basit çözülebilecek konular arasında olduğunu düşünüyorum.

Koşulları uygun olması halinde disiplin cezalarına af getirilmesi konusu da memur sendikalarınca KPDK'de gündeme getirildi.