Ulan Ankara, ben senin oğlun değil miyim

Adı anayasada yazılı olan biricik kentimiz! Bu keyfiyet sevmeyi geçtik, Ankara'da yaşamaya değer miYa da Atatürk'ün "Ankara ve Ankaralıların benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır" demiş olması..Başkenti mesken tutmak için "gerekçe aramak" bir İstanbulluya göre tam bir "Angara"lılık Ve dahası da var. Sonradan olmagörme Ege sahil ahalisi için Ankaralılık tam bir bahtı karalık..Attilâ İlhan, bu yüzden Ankara'nın bahtına ve karasına laf edenlere isyan ediyor. "Böyle Bir Sevmek"te haykırıyor: "ulan ankara ben senin oğlun değil miyimkasketimin altında tepeden tırnağa bozkır gönlümde ıslık ıslık bir türkü çağrılır ellerim kazma kürek ayaklarım toz duman ne han hamam sahibiyim ne apartman hepsi bana bakıyorlar fakat fena bakıyorlar besbelli gözlerinde hergelenin biriyim adamdan sayılmıyoruz kuşkuları var"Girişim kapasitesi mahdut, hayat gustosundan mahrum, yaşamdan, rakıdan, balıktan, maceradan, bohemlikten nasiplenmemiş vasat hallerin bileşimi anlamına gelir Ankaralı."Hergelelikte" İstanbulsuzlara bile söyleyecek bir sözü yoktur. Zira genelde düzgün, dürüst, halim selim bir karakterdir. En ünlü meydanın "Hergele Meydanı" olması, biraz bıçkın görünüp "Def-i bela" eylemek içindir. Ama ne tam olarak bıçkınlığı becerebilir ne de başına gelen bir belayı defedebilir..Bozkır iklimiyle, rüzgârıyla biçimlenip sertleşmiş kişiliği, hergeleliğin hiçbir türünü icraya müsait değildir. Bir başka kente, nakli hane eylemesi gerekir.İstanbul'un büyük zenginleri ya bir zamanın Ankaralısıdır ya da Kayseri'den, Sivas'tan kopup İstanbul'a giderken Ankara Garı'nda durup su içmişidir.İstanbulluluğun en kestirme yolu, hafif tertip Ankara'ya burun kıvırmaktan geçiyor.Zilli-şallı-güllü Gırnata'da da sefirlik, Urfa'ya uğramadan Urfa milletvekilliği yapan, "İstanbul'un bir semtini sevmeye bile bir ömrün yetmeyeceğini" ilan eden sevgili şairimiz Yahya Kemal için Ankara'da yaşamak, Çin işkencesinden beterdir. Malum lafını arada bir telaffuz etmek, vazgeçilmez bir kültürel etkinliğidir:"Ankara'nın en güzel şeyi, İstanbul'a dönüşleridir!"Ankara'nın üç zenginliği, kedisi, keçisi, balıdır. (Hacı Bayram Camii de eklenebilir. Zira dördüncü duvarı "iki bin küsur yıllık bir Roma tapınağı"nın duvarıdır. Bu anlamda "Tanrı Evi" hak eden ilk örnektir.)Ankara kedisi, aylara, mevsimlere duyarsızdır. Fırsat kollayıp, sokak tekirleri ile halvet ola ola asaletlerini kaybettiler. Artık, çöpe atılan milyarlık plastik dinozorlar gibi şehrin dört bir yanına serpiştirilen tenekelere