Top o kadar da yuvarlak değil mi

Güneş, bu gece yarısı 365 gün 6 saatlik dünya çevresindeki turunu tamamlıyor, bizler de cumhur-cemaat yeni yıla giriyoruz.

Yeni yıla nasıl girilirse öyle çıkılırmış.

Geçen yıl adalet ile girdiğimiz söylenemez.

Tayyip Bey ile girmiştik. Öyle de çıkıyoruz.

Bizler adaletsizliğe alışamadık.

Ama o her anlamda daha da us-ta-laş-tı!

Buna yıl biterken bir kez daha tanık olduk.

Futbol aşkını bilirdik. Suudi hayranlığı ise cümlenin malumu.

Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa Finali'nin Riyad'da oynanmasına icazet veren olduğunu tahmin etmek de zor değil.

Ama nedense Türkiye'den giden binlerce yurttaşımızla birlikte, Suudi prensle şeref tribününden maçı seyretmek istemedi. Oysa geçen yıl Türkiye'nin yer almadığı Katar'daki Dünya Kupası'nı izlemeye zırhlı araçları ve koruma ordusu ile gitmişti.

Suudi Arabistan'a gitmemesinin iki nedeni olabilir:

Fenerbahçe ve Galatasaray başkanlarının Atatürklü forma ve pankart açma konusunda kararlı olacaklarını ilişkin istihbarat alması.

Suudilerin de Atatürk düşmanlığı konusunda, ciğerini bildiği için, kesin izin vermeyeceklerinden emin olması.

Sonuç, Riyad'da Cumhuriyetin 100. yılını cumhurbaşkanı ve futbolsever olarak can sıkıcı bir olaya kalmadan kapatmış oldu.

Darısı Türkiye Yüzyılı'na!

Cumhuriyetin 100. yılına büyük bir coşku ve dayanışma ile veda ediyoruz.

"Ezeri rakipler" Atatürk'e "ambargo" koymak isteyen Suudilere karşı çıkıp yurda döndüler.

Ancak şimdi sorular ve tazminat gündemde.

Suudiler ile sözleşme yapılırken "Atatürk fotoğraflı formalarla ısınmaya çıkacağız. Statta Atatürklü tişörtler giyilecek. Ata'mızın sözlerini taşıyan flamalar açacağız" dediler mi

Bilmiyoruz.

Şimdi Suudi makamların tazminat isteyeceği anlaşılıyor.

Uluslararası özel hukuk konusuna girer diye, emekli büyükelçi Halil Akıncı'ya sorduk.

"Konu özel uzmanlık gerektiriyor" diyerek ekledi: "Beni korkum başka, tazminat ödenmesi falan değil. Sonunda ortalık yatışınca takımların bu maçı gidip gene orada oynamaları."