Hepimiz hükümzedeyiz...

Her yer karanlık. Pür nur o mevki.

Külliye'nin günlük masrafı 30 milyon imiş.

Simgesi ampullü iktidar sayesinde önümüz arkamız, sağımız solumuz karanlık.

Gencinden emeklisine herkese daral geliyor.

Nedenini siyaset bilimi profesörü açıklamış:

"Dünü gelecek, yarını geçmiş sananların ülkesinde, güneş hiç doğmaz."

Ve ampul de simge olur!

İlliyet ya da nedensellik bağı bir hukuk terimi.

Sonuç ile olgular arasındaki ilişkiyi ortaya koyar.

Toplumsal ve siyasal yaşamda olup bitenleri laboratuvar deneylerine tabi tutamayız.

Ortaya çıkan zarar ile "failin davranışı" arasındaki "bağ"a, ilişkiye bakarız.

Bu bağı da zengin ve kapsamlı etimoloji (kökenbilim) sözlüklerinde bulabiliriz. Sözcüklerin birbirleri ile bağ ve bağlantıları, ses ve anlam yakınlıkları ile ülke sorunları arasında kozmik bir ilişkiden söz edebiliriz.

Ülkemizin başı üç temel sözcük ve türevleri arasındaki gelgitler ile belada.

Hepsi de Arapçadan dilimize geçip yerleşmiş:

"Hâkim, hekim, hakem"

Üçü de "hkm-hüküm" kökünden türeme.

Üçünü icra edenlerin kararlarını en iyi atasözümüz açıklıyor:

"Emir demiri keser!"

"Hkm" sözcüğünün türevlerine gelince:

"Hükümet, hükümdar, hükümran, mahkeme, muhakeme, mahkûm, tahakküm..."

Hepsi de "hükmetme"yi içeriyor.

En sondan başlayalım:

Hatay milletvekili Can Atalay görevine başlatılmıyor.

Başlaması için en üst ve en son hüküm makamı olan Anayasa Mahkemesi karar veriyor.

Bu karar, sırf aynı "hkm" kökünden gelen sıfatları dolayısıyla Yargıtay hâkimlerince uygulanmıyor.

Hekimlere gelince... Onların da "Giderlerse gitsinler" dendiğinden beri fiili-hukuki sıfatı "hkm" kökünden gelen "hükümran" ile başı dertte.

Hasta ettiğini bildiği için mi nedir, çok şükür şimdiye dek hiç "hekimlik" iddiasında bulunmadı.

Ancak "hakem"likte gözü olduğuna milletçe tanık olduk.

Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında "hakem" olabileceğini açıkladı.

Çok şükür bu iddiasını yinelemedi.

Ama yarın ne olur bilemeyiz.

LİDERLİK ÖZEL SIRRI

Lidere başarısının sırrını sormuşlar.

"İki sözcük" demiş: "Doğru kararlar!"

"Peki, doğru kararları nasıl alabiliyorsunuz"

"Tek sözcük" demiş: