Ne kadar zamanımız var Yaratıcımız ne kadar verdiyse o kadar. Zaman kavramı izâfîgöreceli bir kavramdır.
İnsanın zamanı ile dünyanın zamanı farklı farklıdır. Dünyanın kâinat içinde yeri ne kadarsa, insanın da dünya içindeki yeri o kadardır. "Yemin olsun asra. İnsan muhakkak hüsrandadır. Ancak iman eden, güzel işler yapan ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna." (Asr Suresi).
Allah kısa bir sûreye, zamanın bir bölümünü ifade eden asra yeminle başlamaktadır. Her insanın kendine göre bir hayat çizgisi vardır. Bu çizgide zaman zaman kırılmalar olur. Bunların tamiri bazen uzun zaman alır. İnsanların kendilerine göre hedefleri vardır. Hedefler önemli- önemsiz, küçük-büyük, yakın-uzak gibi tasnif edilebilir. Bir ömür bunların içinde sürüp gider. Başlamak bitirmenin yarısı kabul edilir, ama o yarılar çoğalır, bir bütün olamaz. Bundaki engeller nelerdir
Bir hedefe odaklandığımızda hayal edemediğimiz engeller sıralanır. Başka bir işe başlarız, onu da yarım bırakırız.
Anı doğru yaşamak
Anı doğru yaşayamamak, ana zam yapamamaktan ileri gelir. Tıkır tıkır işleyerek zamanın geçişini seslendiren saatin, tik-taklarının her biri, bir başka anın ifadesidir. Anda, kendince başlangıcı ve bitişi olan bir zaman dilimidir. An, tik veya tak deyince hem başlar, hem biter. Anlar birbiri ardınca sürekli geçer ve zaman da akar gider.
Her zaman dilimi gibi anın da bir süresi vardır. An, geçmişle gelecek arasında varlığı idrak edilen en kısa zaman dilimidir. Anın önü nisyan, sonu ise meçhuldür. Herhangi bir anın varlığı, iki uzun karanlık arasında bir anda yanıp sönen küçük bir yıldız pırıltısını andırır. Yanması ile sönmesi birdir. Ama o kısa anın içinde koca bir ömür gizlidir. Dışarıdan bakıldığı veya yaşanıp geçildiği takdirde anlar da, yıldızlar gibi küçük görünür. Mahiyetleri bilinip içlerine girildiği ve değerlendirilmek istendiği zaman ise, yıldızlar kadar büyük ve geniştir.