Namazını hiç bırakmayan günahkâr komşu!..

Salih bir zatın her akşam içen ve her gece gürültü yapan bir komşusu vardı. Gün geldi ve bu günahkâr komşu her fâni gibi vefat etti... İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey namazdır. Namaz kılmak, huzur-u ilahiye çıkmak demektir. Namazda, Allahü teâlânın huzurunda olduğumuzu bilerek okumalıyız. Namazı, ne olduğunu bilerek kılmalıyız! Din büyüklerimiz buyuruyor ki: "İçki içmek büyük günahtır, içki içen namaz kılmamalı" deniyor. Bu yanlıştır. Namaz ayrı içki ayrıdır. Çok büyük günahlar işlense de, namazı asla ihmal etmemelidir. Âlimlerimiz, "Namazın bereketiyle, diğer günahların bırakılması kolay olur" buyuruyorlar. Ankebût suresinin 45. âyetinde mealen, (Doğru kılınan namaz, insanı pis, çirkin ve yasak işleri işlemekten korur) buyuruldu. İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namaz, doğru namaz değildir. Görünüşte namazdır. Bununla beraber, doğrusunu yapıncaya kadar, görünüşü yapmayı elden bırakmamalıdır... Büyük âlim ve velî Abdülhakîm Arvâsî hazretleri buyurdu ki: "Bir vakit namazım kazâya kalacağına, bin kere ölmeyi tercih ederim!.." Salih bir zatın pazarcılık yapan komşusu, işten eve gelince "çilingir sofrası"nı kurarak her gece gürültü yapar. Salih zat, komşusunun gürültüsünden rahatsız olduğu için, başka bir eve taşınır, birkaç gün sonra da bu komşunun vefat etmesi üzerine tekrar eski evine taşınır. Bir gün kapı çalınır, kapıyı açıp bakar ki karşısında çok uzun boylu bir kimse durmaktadır. Ne istediğini sorunca, adam der ki: -Kazmayı al benimle gel! -Sen kimsin, beni nereye götüreceksin, bana ne yapacaksın -Sus, kazmayı al