Hangi güzel yüz ki, toprak olmadı!..

Dâvûd-i Tâî, şarkıcı bir kadından "Hangi güzel yüz ki, toprak olmadıHangi güzel göz ki, yere akmadı" sözlerini duyar. Ve... Dâvûd-i Tâî hazretleri, İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin ileri gelen talebelerindendir. Künyesi Ebû Süleyman, ismi Dâvûd bin Nâsır-i Kûfî'dir. Horasanlıdır. Habîb-i Acemî'nin halîfesi idi. Haramlardan, şüphelilerden, mubahların fazlasından sakınan, pek çok ilimlere sahip bir mübarek zât idi... İmâm-ı a'zam'ın yirmi sene derslerine devam eden Dâvûd-i Tâî hazretleri, fıkıh ilminde talebeleri içinde en önde gelenler arasına girdi. Kendisine "Efendim, bu mertebeye, bu makamlara nasıl ulaştınız" diye sual ettiklerinde şu cevabı verdi: "Bir sokaktan geçerken şarkıcı bir kadından şu sözleri duydum: Hangi güzel yüz ki, toprak olmadı, Hangi güzel göz ki, yere akmadı. Bu sözler bana öyle tesir etti ki o gün tövbe ettim. Bu beyti düşündükçe şuurum altüst oldu..." Hayatının bundan sonraki safhası şöyle anlatılır: Dâvûd-i Tâî kendinden geçmiş bir hâlde oradan ayrılarak zamanının en büyük âlimi İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin huzuruna geldi, İmâm-ı a'zam yüz renginin değiştiğini görünce sebebini sordu. Dâvûd-i Tâî; "Dünyâdan soğudum. Bende meydana gelen bu hâli, anlatamayacak hâldeyim. Bu hâlin ne olduğunu okuduğum kitaplarda bulamıyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz" dedi. İmâm'ın gösterdiği yolda, dünyâya düşkünlüğü tamamen terk edip, dînin emir ve yasaklarına uymada, haram ve şüphelilerden kaçmada örnek olacak şekilde ilerledi... Dâvûd-i Tâî, daha sonraları Habîb-i Acemî hazretleriyle tanıştı. Ondan feyiz alarak kemâle geldi, olgunlaştı. İnzivaya (yalnızlığa) çekilerek insanların arasına karışmadan yaşamaya karar verdi. Halktan tamâmıyla alâkasını kesti... Bir gün kendisine "İnsanların arasına,