Edep, hayâ bu milletin yaradılışında vardır...

"Biz Türkler saygılı ve edepli insanlarız. Cenab-ı Hakk (Zenginliği isteyene veririm. Ama edebi, güzel ahlakı ben istediğime veririm) buyuruyor..." Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, hayâ, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan başa edeptir. Peygamber efendimiz, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı... Büyük âlim ve velî Bayezid-i Bistami hazretlerine sevenlerinden birkaçı; -Filan şehirde âlim evliya bir zat var, ziyaret edelim, diye ısrar ettiler. Sonunda bunları kırmamak için razı oldu, o zatı görmek için yola çıktılar... Nihayet o kimsenin bulunduğu şehre geldiler. Camiyi sorup, o yöne doğru yürüdüler. Tam yaklaşmışlardı ki o şahsı caminin önünde gördüler. Hemen; -İşte efendim, o mübarek zat, şu gördüğümüz kimse, diye söylediler... O adam, o anda yere tükürdü. Bunun üzerine Bayezid-i Bistami hazretleri; -Geri dönüyoruz, görüşmeye lüzum kalmadı, dedi. Sevenleri ısrar etti; -Efendim bunca yol geldik, o mübarek zat da işte karşımızda, görüşmeden nasıl geri döneriz, dediler. Fakat ısrarları fayda vermedi. Sevenleri yine; -Âlim ve evliya zattır, bir görüşsek, diye ısrar edince, Bistami hazretleri buyurdu ki: -O kimse, evliya ve âlim olamaz. Çünkü kıble cihetine tükürdü. Bu adam Resulullaha karşı lazım olan edeplerden birini gözetmedi. Velî olmak için lazım olan edepleri de gözetemez... Hiçbir biedep vasılı ilallah olamamıştır. Yani hiçbir edepsiz, Allahü teâlânın velî kulu, sevgili kulu olamamıştır... Efendim, bugünkü yazımızı rahmetli Enver Ağabeyimizin bu konudaki güzel bir sohbetiyle bitirelim: