Trolleri enkazdan kim çıkaracak

Belediyelerin imar hizmetleri ile ilgili dünkü yazımızı şu cümlelerle bitirdik:"Zelzeledeki zayiatın sebebi belediyelerin ya da mahalli idarelerin varlığı değil. Sebep çok basit: Teoride iyi olan denetim kurallarının pratikte işlememesi... TOKİ meselesini ve Erdoğan'ın bir Karadenizli olarak 'inşaatçı'lığını da bu başlıkta ayrıca konuşmak lazım." Devam edelim: İnşaat teknolojisindeki ve malzeme mühendisliğindeki keşiflerle ortaya çıkan yeni inşaat yaklaşımları gerçekten baş döndürücü. Türkiye'de bilhassa son yirmi otuz sene içinde yapılan bazı yapılarda ve bilhassa yüksek binalarda bu yeni teknolojilerin kullanıldığı da açık. Zelzele bölgelerinde bazı binaların sapasağlam kalması da zaten bu tekniklerin tatbik edildiğini ve bu malzemelerin kullanıldığını gösteriyor. Ayrıca TOKİ tarafından yapılan evlerin neredeyse hiç hasar görmemiş olması da önemli bir ipucu. (Bu evlerin genellikle kayalık araziye yapıldığı ve dolayısıyla zaten zelzeleye karşı avantajlı olduğu gibi iddiaların ya da tesbitlerin bu bahiste önemi yok.) Demek, mesele, doğru uygulamanın istisnasız biçimde genelleşememesi. Kusur sadece son yirmi senenin AKP iktidarında değil elbette. Öncekilerden gelen kusurlar da var. Ama AKP'nin 2002'de iktidara, 1999 zelzelesini de "basamak yaparak" gelmiş olduğu ve bu meyanda nice sözler vere vere seçimler kazandığı da unutulmamalı. ("Deprem İlahî ikazdır" hükmüne o dönemde yapılan itirazlar zaten unutulmadı.) Daha da önemlisi, AKP'yi iktidar yapan ana muharrik husus; İstanbul, Ankara ve Diyarbakır gibi büyük şehirlerdeki belediye hizmetlerinin, 1994'ten itibaren, AKP'yi kuran kadroların elinde olması ve bu kadroların konuya eleştirel yaklaşımı idi. En önemlisi de bir Karadenizli olarak Erdoğan'ın inşaat konusundaki merakı ve ilgisi. (Karadenizlilerin inşaatçılığı aleme malumdur. İnşaat sektörünün denetimsizliğe ve kayıt dışılığa en açık sektör olduğunu da unutmayalım.) Erdoğan'ın inşaat tekniği ile ilgili hususlara ne kadar hâkim olduğunu bilemiyoruz. Ancak inşaat "işi"ne meraklı olduğu ve Türkiye'nin makro iktisadî düzeninde inşaat sektörünün yerini ve gücünü "bilerek" büyüttüğü açık. Bu belki de onun Türkiye'ye siyasetiyle damga vurmak için kendince seçtiği bir yoldu. Mesela