Sayıştay, Cumhurbaşkanı ve muhalefet

Sayıştay Anayasa gereğince yürütme organının harcamalarının mali denetimini yapıyor. Ama dikkat, bu denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapıyor. Raporu da hesabı da oraya veriyor.CHS denilen sistemde Cumhurbaşkanı yürütmenin doğrudan sahibi ya da patronu. Yasama ile ilişkisi de yine Anayasa gereğince sınırlı ve hatta kopuk. Ama o cumhurbaşkanı, beş gün önce, kendisini ve icracı ekibini denetlemekle görevli o Sayıştay'ın 160. kuruluş yıldönümündeki "üsttenci" konuşmasında adeta Sayıştay'a "nizam verdi": "Biz yürütme tarafından meseleye, ülkemize ve milletimize en kısa sürede mümkün olan en çok eserin ve hizmetin kazandırılması penceresinden bakıyoruz. Denetim ve yargı organları ise bu meseleyi elbette sürecin hukuka uygunluğu yönünden değerlendirecektir." Bu cümleler tamam, ama devamı vahim: "Önemli olan bu iki yaklaşımı, ülkenin ve milletin çıkarlarını en üst düzeyde tutacak bir yerde buluşturmaktadır. Bunun için Sayıştay'ın icracı kurumlardaki denetimini sadece açık arama veya ceza penceresinden bakarak yapmaması gerektiğini düşünüyorum. Doğru olan yaklaşımın icracı kurumların iş ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu kolaylaştırıcı, yardım edici, yol gösterici bir anlayışla denetim faaliyetlerinin yürütülmesi olduğuna inanıyorum. Bu yönde gösterilen gayretleri takdirle takip ediyorum ancak olumsuz kimi örneklerin ortaya çıkabildiğini de biliyorum." Erdoğan'ın "olumsuz örnekler" dediği, aslında beğenmediği Sayıştay raporları. Ve o, bir cumhurbaşkanı olarak bunu böyle eleştiriyor. Devamı da ilginç: "Kendilerine Anayasa ve yasalarla verilen yetkileri güç temerküzüne yönelmek yerine ülkeye ve millete daha etkin hizmet sunmak için kullanan her kurumun başımız üzerinde yeri vardır. Velev ki bu kurumlar bazen yaklaşım farklılıkları sebebiyle canımızı sıkacak, eleştirdiğimiz işler bile yapsalar neticede ortaya çıkan sonuca saygı gösteririz." Bu cümlelerle de Sayıştay'ın tesbit ettiği hataları, hukuk devleti, kanuna uygunluk, kamu yararının korunması gibi yönlerden değil sadece "yaklaşım farkı" olarak gördüğünü gösteriyordu. Oysa "yaklaşım farkı" siyasette olur. Partiler arasında olur. Yargı ile yürütme arasında olmaz.