Pozitif ayrımcılık nasıl olur

Önceki gün Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Ermeni cemaati mensubu Kaymakamı Berk Acar hakkındaki haberi ve atamayı olumlu değerlendiren ve İçişleri Bakanlığını tebrik eden yazımızı yazdık ve gönderdik.Yazı yayınlanmadan önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun şu açıklamaları gündeme düştü ve bir yazı daha yazmamız gerekti: "Bugün insanlar kendilerini ifade etmekte ötekileştiriliyor, ayrıştırılıyor mu, hayır. Bizim Kürt olan valimiz var, Kürt olan emniyet müdürümüz var. Alevî kaymakamımız var. Babası dede olan emniyet müdürümüz var. Ermeni kaymakamımız var. Caferî valimiz var. Özbek Türkü valimiz var. Hatta son zamanlara kadar Alevî valimiz vardı. Biz pozitif ayrımcılık da yapıyoruz. Kendisini Alevî olarak tanıtan kaymakam adaylarını almak istiyoruz." Bu açıklamadaki "Özbek Türkü vali" vurgusunu biz anlayamadık ve anlamlandıramadık. Zira pozitif ayrımcılık gerekliliği meselesi ile ilgili konunun bağlamından uzak bir örnek. Ama vardır bir hikmeti. "Kürt olan emniyet müdürü"nün varlığını ve "Alevî olan kaymakam"ın varlığını bir İçişleri Bakanı nasıl bilir Hangi kaynaktan bilir Haydi bir şekilde bildi diyelim. Bunu neden ve nasıl dillendirir Bu genelleşmiş hatanın bir Bakan ve üstelik "istihbarat işleri" demek olan İçişleri'nin Bakanı tarafından tekrarı kabul edilemez. Ama kabahatin büyüğü elbette toplumun genelinde. O kadar ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığının ve dolayısıyla cumhurbaşkanlığının önündeki en önemli engel Alevî olması. (Alevî kökenli değil, Alevî olması.). Zira seçmeni etkileyecek entelektüel kitlenin önemli kısmı "Alevî ama görsen Alevî demezsin" diyecek kadar entelektüel. Yani ancak o kadar entelektüel! (Yanlış anlaşılmasın. Biz Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başında kalmasının ve partideki değişimi sürdürmesinin orta ve uzun vadede Türkiye siyasetinin hayrına bir iş olacağı kanaatindeyiz.