Kaygan satıh dindarları da netleştiriyor

Dünkü yazımızda "Gelecek Haziranda yapılacak seçim Türkiye için birçok yönden ciddi bir kader seçimi. Fikir akımlarının mensupları ve entelektüelleri için ise tam bir sınav zemini.Seçim sath-ı mâili, iğfale temayüllü çok zihinleri ve savrulmaya meyilli çok nefisleri kaydırıp düşürecek. Fay hatlarındaki minik kırılmaların seslerini duyabiliyor ve rezonanslarını hissedebiliyoruz. Bunlardan biri milliyetçiler ana kıtasının yaşadığı çıtırtılar." dedik ve konuyu bu grup yönünden izah ettik. Bugün konuyu dindarlar ya da muhafazakârlar ya da daha basit tarifiyle mevcut ve potansiyel AKP seçmeni yönünden inceleyelim. Dünya görüşü olarak kendisini muhafazakâr ya da dindar olarak tarif eden büyük kitle ve bu kitleyi çekip çeviren entelektüel kadro, ciddi bir zemin kaymasıyla ve yol ayrımıyla karşı karşıya. Bu kafa karışıklığı ve kırılmanın elbette en önemli sebebi; demokratça davranmaktan kaçan, siyaseti dine hizmetkâr etmek yerine dini siyasete ve iktidarı sürdürmeye alet eden AKP'nin bu yoldaki geçici başarısının foyasının çıkmaya başlaması. Bu ateş muhafazakâr mahalleyi yakıyor. Yangından kaçanlar iki yöne koşuyor: "Her şeyiyle düşman" belledikleri Batı'dan kaçıp yalpacı siyasetin hatırına milliyetçilik rayına giren ve onların götürdüğü doğuya koşan dindarlar, bunu, görünüşte din adına ve dinî hassasiyetleri sebebiyle yapıyorlar. Oysa yağmurdan kaçarken doluya tutulmak var ve farkında değiller. Zira din samimiyettir ve samimiyet neredeyse din oradadır. Zira bazılarınca bir örnek gibi görülen İran "İslam Cumhuriyeti"nin de foyası çıktı, boyası döküldü. Batı'nın ve Hür Dünya'nın insanî değerlerinin değerini bir biçimde bilen dindarlar ise dindarlıklarını demokrasiyle uyumlaştırmaya çalışıyorlar. Bilhassa son dönemde İslam