Âdem asi oldu ve yolunu şaşırdı

Başlığa bakıp sakın kalemimi kırmayın, sakın dilimi koparmayın. Sakın bunun ilkellik olduğunu, Hz. Âdem'e hakaret ettiğimi iddia etmeyin. Sakın başlıktaki sözü inkâr etmeye kalkmayın. Yoksa Allah korusun, Kur'an'ı yani Allah'ın sözünü inkâr etmiş olursunuz. İnkâr etmiş olursunuz çünkü yukarıdaki başlık Tâhâ Suresi'nin 121. ayetinin sonudur. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kur'an mealinde 121. ayet Türkçeye şöyle çevrilmiştir: "Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı." Evet, Âdem isyan etti ve yolunu şaşırdı. Bunu Allah söylüyor. "İsyan etti" diye çevrilen kelimenin Kur'an'daki Arapçası 'asâ, "yolunu şaşırdı" şeklinde çevrilen kısmın Arapçası gavâ'dır. İlk kelimenin anlamı Mehmet Kanar'ın Arapça-Türkçe Sözlük'ünde "isyan etti, baş kaldırdı, itaatsizlik etti" olarak, ikinci kelimenin anlamı "azıttı, sapıttı" olarak verilmiştir. Ayetin son bölümü Hüseyin Atay'ın çevirisinde "Âdem Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı." şeklinde çevrilmiştir. Abdülkadir Şener-Cemal Sofuoğlu-Mustafa Yıldırım'ın mealinde ise anlam şöyle verilmiştir: "Böylece Âdem, Rabbine karşı gelmiş ve büyük bir yanlış yapmış oldu." İsteyenler başka çeviri ve meallere hatta tefsirlere de bakabilirler. Ben bir de İsmail Yakıt'ın Ötüken Neşriyat'tan yeni çıkmış Kur'an-ı Hakîm Meâli'ndeki çeviriyi vereyim ki hiç kimsenin şüphesi kalmasın: "Âdem, Rabbine âsi oldu ve yolunu şaşırdı." Konuyu, Millî Düşünce Merkezi'nin sitesinde "Kumrucuk Ana" başlığıyla mizahi hikâye olarak yazdım, kimse anlamadı. İyisi mi bir de açık açık yazayım. Bir şiirde, bir manzumede Hz. Âdem ve Havva'ya "asi, cahil, sapkın" demek, asla manevi değerlere saygısızlık etmek, hakaret etmek demek değildir. Eski Türk edebiyatında "telmih" diye bir sanat vardı; şairler bu sanatla Kur'an veya hadislerdeki bir olaya, bir kişiye, bir niteliğe gönderme yaparlardı. "Selam söyleyin o cahil Havva ile Âdem'e" satırlarında da bir telmih yapılmıştır o kadar. Eski şairlerimiz Kur'an'daki Yusuf ve Züleyha hikâyesini de çok sevmişler ve bu konuyu işleyen yüzlerce mesnevi yazmışlardır. Aynı konuyu Arap ve Fars şairleri de çok işlemiştir. Üstelik bu mesnevilerde eski tefsirlerden kaynaklanan bir sürü İsrailiyat da vardır. Sezen Aksu'nun şarkısının sözleri basit bir manzumedir. O manzumeye gösterilen ölçüsüz tepkilere