Bana geleceğimi anlat

ÖZLEM ÖZGEN Mutfağa bakışımı "Dünyanın en eski hayat coğrafyası Anadolu mutfaklarının on dört bin yıllık derinliğine dayanan en büyük sofrasında herkes ağırlanabilir. Lezzet, doğallık, sağlık, samimiyet ve rahatlık ise cabası" ifadeleri ile özetlerim. Farklı kültürlerden süzülerek gelen orijinal lezzetleriyle kapılarını bize her zamanki hoşgörü ve mütevazılığı ile açan Anadolu topraklarının zenginliğinin en çok da gelecek nesiller için farkında olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu anlayışta insanları çevremde görmek pek de mümkün olmuyor. Uzun yıllardır birlikte çalıştığım Özlem Özgen, Anadolu topraklarının zenginliğine olan inancı ile çalışmalarına benimle devam ediyor. Yazdığı bu yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim. BESİN İLE İLİŞKİMİZ DEĞİŞTİ Yapılan çalışmalar tüketim kararlarımızı çoğunlukla bilişsel çabayla değil daha çok duygusal olarak aldığımızı gösteriyor. Bir şeyi satın alacak kadar ilgili, ancak kendimiz yapacak kadar motive olmamış durumdayız çoğunlukla. Gıda sistemimiz birden fazla sorunu barındırıyor. İklim değişikliği, sağlıksız beslenme, gıdaya erişim zorluğu, gıda güvenliği endişeleri, çiftçi ve çalışan hakları ve çok daha fazlası... Burada dikkat etmemiz gereken tüm bu başlıkların yemekle ilişkimizi tanımlamak için birlikte çalıştığını anlamak meselesidir. Güvenilir bilgi bulma yükünün genellikle tüketiciye düştüğü toplumlarda sistemle ilgili sorunlar çoğunlukla göz ardı edilir. Son yıllarda yapılan yemek programları, festivaller, farklı yemek tarzlarının artan popülaritesi, sektörün ünlü yemek şefleri ekseninde büyümesi gıda ile olan ilişkimizin bilinçli ya da bilinçsiz düzeyde değişmesine sebep oldu. Pandemi süreci bu ilgiyi tetikleyen en önemli faktör. Sosyal medyanın da katkısıyla yiyecekleri hayatlarımızın önemli bir parçası olarak görmeye ve bu alanda daha fazla deneyim yaşamaya hevesli olduk. Ayrıca gıdanın sağlıkla ilişkilendirilmesi ve yemeğin artık besinden daha çok ilaç olarak değerlendirilmesi de seçimlerimizi etkilemeye başladı. Bu süreçte gıda sosyalleşmesi, gıda pazarlaması, gıda politikası, gıdanın bulunabilirliği ve belki de en çok göz ardı ettiğimiz gıda okuryazarlığı terimleri daha fazla konuşulur oldu. Ben bu terimler arasında gıda okuryazarlığının en temel kavramlardan biri olduğunu düşünüyorum. GIDA OKURYAZARLIĞI ÖNEMLİ Yediğimiz her lokmanın bir hikâyesi vardır. En basit hâli ile GIDA OKURYAZARLIĞI bu lokmaların hikâyesini anlamamıza yardımcı olmaktır. Besinlerin özelliklerini ve nasıl pişirileceğini bilmenin ötesine geçer. Yemeğimizin nereden geldiği, nasıl yetiştirildiği, hazırlandığı, nerede yediğimiz ve onu paylaştığımız insanlar arasında bağlantı kurar. Yerel gıda sistemlerini şekillendirme gücüne sahip çok yönlü bir kavramdır aslında. Toplumsal düzeyde gıda okuryazarlığıyla ilgili olarak verilecek eğitimler gıdaları hayatlarımıza nasıl dâhil edebileceğimiz konusunda önemli bir rol oynar. Sağlıklı bireyler oluşturmak için bir araç olabilir. Sağlıklı ve üretken hayatlar sürme, gıda sistemlerini ve topluluklarını dönüştürme becerileriyle güçlendirilmiş gençler yetiştirmek için önceliklerimiz küçük yaştan itibaren ailenin yanı sıra okullarda gıda eğitimini sağlamak ve okul müfredatlarını oluşturmak olmalıdır. Küçük yaştaki yeme alışkanlıkları hayat boyu sürecek diyet kalıplarının temelini oluşturur. Yemeğin nereden geldiğini öğretmekle BAŞLIYOR değişim. Bir tohum ekmek, büyürken izlemek ve nihayetinde hasat edip yemek çocukların yiyeceklerin sadece marketten ya da bir uygulamadan gelmediğini anlamalarına yardımcı olur. Onlar için gelecekte bilinçli bir gıda okuryazarı