"Kaldır şu çakıl taşlarını önümden!"

Fikirli Sinan Efendi, hâlis bir Allah dostuydu. Kendi fakir, gönlü zengindi. Rabbinden isterdi her şeyi. Bir gün sevdikleriyle sohbette iken mağrur bir zengin girdi içeri. Bilmiyordu bu zâtın kıymetini. Çoban gözüyle bakıyordu ona. Altın dolu bir keseyi uzatıp; "Al şunu!" dedi kibirle. Bu zât sordu bu kendini bilmeze: "Ne var bu kesenin içinde" "Altın var" dedi Ama tavrı küstahcaydı. Büyük zât, keseye dokunmayıp; "Kaldır şu çakıl taşlarını önümden!" dedi. Mağrur zengin diklendi: "Ne taşı be, altın bunlar, altın!" O, hiç cevap vermedi. Ve sohbetine devam etti. Adam, uzanıp aldı o keseyi. Bakınca donakaldı hayretten! Zîra kesenin içi (çakıl taşları) ile doluydu