Öğüt Vermeye Devam!

Geçen haftaki "Haydin Gençler Camiye!" başlıklı yazım için bir okuyucum; "Namaz ve camiye çağrılarınız tesirli oluyor mu" diye soruyor Ramazan Kayan hocam son yazısında, "Benden geçti!" diyerek davet görevini geçiştirenleri irdeliyor Biz de "Aşır Aşır Kur'ân" dersimizde bu konulardayız

Zariyat, 5154-55. âyetler, 'tebliğ, davet ve öğüt görevlerimizi yaparken çeşitli engeller ve tepkilerle, inkâr ve itirazlarla karşılaşınca iyiliği emredip kötülükten alıkoyma veya öğüt verme görevlerimizi terk edebilir miyiz' sorusunu, kutlu Peygamberimiz (s.a.) üzerinden şöyle cevaplıyor:

"Artık onlarla ilgilenme. Bundan dolayı (çağrına uymadılar diye) sen kınanacak değilsin.

Ama (alanlar için) öğüt vermeye devam et, zira öğüt inananlara fayda verir."

Resûlüllah'ın (s.a.), hakikati anlatmak uğruna ortaya koyduğu bunca çabaya rağmen direnişlerini sürdürenlere karşı yapması gereken şey, onlara aldırış etmeden dosdoğru yolda yürümesi ve öğütten yararlanma yeteneğini yitirmemiş olanlara öğüt vermeyi sürdürmesidir. Vahiy alan ve mûcizelerle donatılan peygambere karşı bile böyle davranıldığına, buna rağmen ondan âyette belirtilen yolu izlemesi istendiğine göre, dini tebliğ eden müminlerin de benzer olumsuzluklarla karşılaştıklarında aynı yöntemi izlemeleri gerektiği anlaşılmaktadır.

54. âyetteki"Artık onlarla ilgilenme!"ifadesini, 'bazı insanlara karşı tebliğ görevini bırak!' şeklinde yorumlanmak doğru olmaz. Zira bu buyruk, âyetin devamında belirtildiği üzere Resûlüllah'ın, herkesin hidayete ermesi için gösterdiği canhıraş çabaya rağmen bu sonuca ulaşamamaktan ötürü duyduğu üzüntüyle ilgilidir ve kendisinin bu sonuçtan sorumlu olmadığını bildirme amacı taşımaktadır. Nitekim 55.âyette öğüt vermeye devam etmesi emredilmiş, başka âyetlerde de her şart altında tebliğ görevinin yerine getirilmesi için azim ve sebat göstermesi istenmiştir. Öğütten rahatsızlık duyup bağnaz bir tutum sergileyenlerden ilginin kesilmesi bir noktadan sonra kaçınılmaz olacağı için, "Artık onlarla ilgilenme; bundan ötürü kınanacak değilsin"buyrularak Resûlüllah teselli edilmiştir.

55. âyette"öğüdün inananlara fayda vereceği"nin belirtilmesine gelince: Öğüt, iman sahiplerinin imanlarının güçlenmesine ve daha güzel davranmalarına; imana yatkınlığı olup gözlerini, kulaklarını, gönüllerini hakikat çağrısına kapatmayanların da iman etmelerine vesile olur.

"Öğüt ver, zira öğüt mutlaka fayda verir." (A'lâ, 879) Burada belli bir grup değil, öğüde muhatap olan herkes kastedildiği için muhatapların sayısı az veya çok olsa da bir kısmının öğütten mutlaka fayda sağlayacağı kesindir. Nitekim A'lâ10.âyette: "Allah'tan korkan, düşünüp ondan ders alır." denmiştir.

A'lâ 879. ayet,"Öğüt fayda verirse öğüt ver!"şeklinde de anlaşılmıştır. Âyetin lafzından, öğüdün muhataba fayda sağlamasının şart koşulduğu anlaşılırsa da müfessirler,öğüt fayda verse de vermese de Resûlüllah'ın öğüt vermekle yükümlü olduğu, âyetin böyle anlaşılması gerektiği kanaatindedirler. Râzî, öğüt vermenin veya hakikati anlatmanın ilk etapta gerekli (