Büyük felaket
Büyük felaket
ABDULLAH YILDIZ
"Kısa Sureler" derslerimiz Kâria Suresi ile devam ediyor. Surenin ilk üç ayetinde üç kez tekrarlanan ve kendisiyle kıyametin kastedildiği "qâri'a" kelimesi, bu sureye ad olmuştur. Zira sûrenin bütün konusu kıyamet olup, kıyametin birinci safhasından ceza ve ödüle kadar ahiret hayatı bir bütün olarak zikredilmiştir. Sûre, Kureyş sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. Kâria Sûresi mealen şöyledir:
"Rahmân Rahîm Allah'ın adıyla. 1- Kâria (Korkunç olay)! 2- Nedir o Kâria 3- O Kâria'nın ne olduğunu bilir misin 4- O gün insanlar, dağılmış pervaneler gibi olurlar, 5- Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olurlar. 6- O gün kimin tartıları ağır gelirse, 7- İşte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur. 8- Kimin tartıları hafif gelirse; 9- Onun anası (yurdu) da Hâviye'dir. 10- Nedir o (Hâviye) bilir misin 11- O kızgın bir ateştir!"
1-3. ayetlerde üç kez geçen "qâri'a" kelimesi, sözlükte 'şiddetle vurmak, çarpmak' anlamına gelen "qar'" kökünden türemiş bir isim olup, 'bir şeyin başka bir şeye çarpmasından çıkan sert ses' demektir. Lügat olarak Arapça'da korkunç olaya, büyük felâket ve belâya da "qâri'a" denir. Ra'd suresinin 31. ayetinde buyurulduğu gibi: "Yaptıkları yüzünden inkâr edenlerin başlarına ani bir belâ (qâri'a) gelecek." Hâkka suresinde de kıyamet, "qâri'a" kelimesi ile ifade edilmiştir (Hâkka 524). Dehrin (dünyanın ilk varoluşundan sonuna kadar geçecek zamanın) başlara çarpan büyük hadiselerine "qâri'a" denilmiştir.
4. ayette Kıyamet günü insanların kabirlerinden kalkarak mahşer yerine gidişleri sağa sola dağılan kelebeklere benzetilmiştir. Kabirlerinden kalkanlar büyük kalabalıklar oluşturacakları için de başka bir âyet-i kerîmede (Kamer 547) dağılıp savrulan çekirgelere benzetilmiştir. O gün insanlar, tıpkı ışık geldiğinde pervanelerin her tarafa dağılması gibi, korku içinde etrafa, oraya buraya koşacaklardır.
5. ayet: O gün yeryüzünde meydana gelecek olan sarsıntı o kadar çok şiddetli olacaktır ki, dünya nizamı altüst olacak, dağlar parça parça olacak (Fecr 8921), akıp giden kum yığını haline gelecek (Müzzemmil 7314) ve atılmış renkli yüne dönüşecektir. Sonra da serap olacaktır (bk. Nebe' 7820). Bu ayetteki "'ıhn" kelimesi yün, özellikle çeşitli renkte yün; "menfûş" kelimesi de didilmiş, atılmış demektir.
6-11. ayetlerde; iyilikleri kötülüklerinden çok olanların nimetlerle dolu cennetlerde ebedî mutlu ve müreffeh bir hayat sürecekleri, amelleri hafif (dünyadaki iyilikleri az, günahları çok) olanların kızgın ateşe (hâviye) girecekleri açıklanmaktadır. "Onun anası (yurdu) haviyedir" ifadesi annenin çocuğuna kucak açıp onu bağrına basmaya can attığı gibi cehennemin de suçlulara kucak açarak onları beklediğini anlatan bir kinaye olup, konuyu insanların kavramasını sağlamaya yönelik temsilî anlatımlardır. 'Yüksek yerden aşağı düşmek' anlamındaki "hevâ" kelimesinden gelen