Allah'ın Yardımı Ne Zaman

Siyonist katiller Gazze'de soykırıma bir gün bile ara vermeden, bayram-seyran dinlemeden devam ediyorlar. İçimiz kan ağlıyor İster istemez aklımıza tarihin derinliklerindeki bir soru düşüveriyor: Soruyu içinde barındıran Bakara suresinin 214. ayetini bir kez daha birlikte okuyalım:

"Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, "Allah'ın yardımı ne zaman" demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır."

Allah Teâlâ dikkatlerimizi asırlar önce yaşamış olan mümin cemaatlerin tecrübelerine ve seçilmiş kullarının eğitilmesine ilişkin ilâhî kanununa (sünnetullaha) yöneltiyor. O seçilmiş kullar ki, yüce Allah, sancağını onların ellerine veriyor, yeryüzünde halifesi olma emanetini, sistemini ve şeriatını omuzlarına yüklüyor. Seyyid Kutub'a göre, burada hitap, bu büyük görevi üstlenen herkese yöneliktir.

'Bu ayetin anlatmış olduğu tecrübe; köklü, düşündürücü ve ürkütücüdür. O dönemin peygamberi ile yanındaki müminlerin sorusunu düşünelim. Bu soruyu, hakka ulaştığı kesin olan bir peygamber ile çevresindeki müminler soruyor: "Allah'ın yardımı ne zaman"

Bu soru, böylesine hakka ulaşmış kalpleri sarsan sıkıntının çapını somut olarak anlatıyor. O soylu kalpleri baskısı altına alan sıkıntı tarif edilmez boyutlara ulaşmış ki, bu kalplerden"Allah'ın yardımı ne zaman gelecek"diye bezginliği dışa vuran bir soru yükseliyor'

'Bir yoruma göre onlar böyle yakarırken, Allah'ın kendilerinidüşmanları karşısında yenilgiye uğratmayacağına inandıkları için,"Muhakkak ki Allah'ın yardımı yakındır"diyerek, sordukları soruyu yine kendileri cevaplamış;"Ya Rabbi! Vaadine güvendik, dayanıyoruz"demişlerdir.' (bk. Kur'an Yolu)

Kalpler, bu sarsıcı sıkıntı karşısında sebat edince, direnişini sürdürünce, işte o zaman Allah'ın vaadi gerçekleşmiş, yardımı imdada yetişmiştir: "İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır."S.Kutub'dan okuyalım:

'Bu yardım onu hak edenler için hazır bekletilir. Fakat onu ancak sonuna kadar direnmeye devam edenler, sebat edenler hak edebilir. Sıkıntıya ve darlığa göğüs gerenler, sarsıntıya kapılmaksızın bu direnişi gösterenler, zulüm karşısında baş eğmeyenler, Allah'ın bu yardımını dilediği kimselere göndereceğine kesinlikle inananlar, sıkıntı doruk noktasına ulaştığı anlarda bile yalnızca Allah'ın yardımını gözleyenler; başka hiçbir çözüme, Allah'ın katından gelmeyen herhangi bir desteğe kesinlikle ümit bağlamayanlar bu yardıma hak kazanabilirler. Zaten söz konusu yardım sadece Allah katından gelebilir. İşte müminler bu kesin direniş sayesinde Cennet'e girerler, buna lâyık olurlar, bunu hak ederler. Cihaddan, imtihandan, sabırdan, direnişten, sebattan, sırf Allah'a yönelmekten, bilinçlerinde sırf O'nu yaşatmaktan, O'nun dışındaki her şeyle ve herkesle bağını kopardıktan sonra gelen bir hak ediştir bu.