Rahim Er

Türkiye

TÜRKİYE YÜZYILI'NIN ANAYASASI!

İlk anayasamız olan Kanûn-ı Esâsi, 1876 tarihlidir. Bu tarih, Meşrutiyet dönemidir. Abdülhamid-i sâni, Hükümdardır. Şartlı saltanat ve anayasa, Abdülazîz Han'ın hal ve katledilmesiyle hayatımıza dâhil olmuştur. 1293 yani 1876'dan bu yana bir buçuk asır geçmiş bulunuyor. Bu bir buçuk asır zarfında yapılan ana-yasalar, ya doğrudan darbe veya idare de

AİLEYİ KURTARMAK

-Geç evlenme.-Az çocuk.-Boşanma sayısındaki büyük artış.-Nikâhsız yaşama.-Aile kurumunu çürütmeye dönük yönelişler...Bunlar, bugün milletimiz, devletimiz ve bekamız için hayatî önemde ve mutlaka aşılması gereken devâsâ sıkıntılardır...Evlenme yaşı, eskiden hem erkek ve hem de kızlar için bugünkünün yaklaşık olarak yarısındaydı. Şehirleşme, modernle

ŞANLI PEYGAMBERİN YOLUNDA OLMAK!...

Sevgili Peygamberimiz -aleyhi's salatü ve's selâm- mahlûkların, yaradılmışların en üstünüdür. Her bakımdan ve her anlamda en üstün. O, en üstün insan ve en ulvi, en yüce Peygamberdir. İlk insan ve ilk Peygamber Âdem -aleyhi's selâmdan- kendilerine yâni Peygamberler Peygamberine kadar gelen Nebî ve Resûllerin, "Peygamber" dediğimiz seçilmiş rehberle

BAŞLAR DİK, ALINLAR AK!..

Devlet-i Ebed Müddet'in altın halkası Osmanlı Cihan Devletiyle 19, 20 ve 21. Asırdaki "süper güç" namlı devletler arasındaki en temel fark adalettir. Osmanlı Devleti, "Nizâm-ı âlem"i, yeryüzü yönetimini, adalet ve hakkaniyeti esas alarak kurdu. Adalet, yalnızca Türkler, yalnızca Müslümanlar için değildi...Süper güçlerse "Yeni Dünya Düzenini" gasp,

BM KÜRSÜSÜ

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olduğu gibi İslâm ümmetinin de güvendiği liderdir. Keza mazlum, mağdur, fakir milletlerin de elinden tutandır. Bu hasletler, aynı zamanda milletimiz için de iftihar vesilesidir... Bir dâvâ ve hitabet adamı olan Sn. Erdoğan,19 Eylül 2023'te bir defa daha Birleşmiş Milletler Kürsüsünde. BM,

AİLE ÇÜRÜRSE DEVLET ÇÖKER!..

Mülkün yâni devletin temeli adalet; devleti kuran milletin temeli ailedir. Bir millet, bal peteği misali aile hücreleriyle meydana gelir ve "vatan" denen bir iklim üzerinde devlet adlı idârî ve siyâsî teşkilâtı kurar... Hiçbir zaman milletsiz devlet olmamıştır. Hiçbir zaman da olamaz. İnsansız aile, ailesiz de devlet olmaz. Milletin de devletin de

ÜLKÜCÜLER

Son iki yüzyıl, kayıp asırlarımızdır. Yirminci yüzyıl külliyen kayıptır. 1970'lerse çalınmış yıllarımızdır. 1968'le 1980 arasındaki 12 sene her cephesiyle mahvolmuş bir zaman dilimidir...Bu 12 senede bugün bazıları terör örgütü olarak devam eden türlü ideolojiler, yurdumuzun çocuklarını ailesinden, vatanından, milletinden, dininden ve hatta kendind

IRKÇILIK, İLKELLİKTİR!..

Irkçılığı milliyetçilik olarak göstermek, milliyetçiliği yolundan saptırmak ve ona hakaret olur. Ne dinimizde ve ne de töremizde ırkçılık vardır. Biz, bir sebeple zorda kalıp merhametimize sığınmış insanları himaye edip, gerekirse elimizdekini onlarla paylaşan bir milletiz. Bu asil hasletimizle takdir ediliriz. İrfanımızda "neme gerek!" "bana ne!"

KUŞATMA

"Soğuk Savaş"ın 1991'de bitmesinden sonra bugün gelinen noktada anlaşılan o ki soğuk savaş bitmemiştir. Şekil değiştirmektedir. Soğuk savaş, II. Dünya Harbi'nden sonra başlayan dönemin adıdır. Bu dönemde dünya iki kutupluydu. Kutup başlarından biri ABD iken, diğeri SSCB idi.Çin, Hindistan, Pakistan, İran hariç hemen bütün Asya ve Türkiye ve Yunanis

ÖTEKİ

Bugün hoş olmayan bir söyleyişle "Suriyeli" denen insanları, 15 Mart 2011'de çıkan Suriye iç savaşı üzerine aramıza kabul etmiştik. Sadece Türkiye değil, Ürdün, Lübnan, Irak, daha uzak ülkelerle Almanya ve bazı Avrupa devletleri de kabul ettiler. Bu felâketzede insanları, Rodos adasında olduğu gibi dünyanın diğer ucu diyebileceğimiz Yeni Zelanda'da