Ömer Erdem

Karar

Bir dakika

Bir, sadece bir dakikayı yaşatacağım sana. Bu zor olmayacak. Alnına değen sevgi sıcaklığında bir el düşün. O elin sıcaklığından hissedersin niyetini. Benim bir dakikam da öyle. Az evvel nazlı bir badem ağacından dikkatle yolunmuş bir avuç dolusu çağla hayal et bir an. Her bir çağla tanesi nasıl gönülden teslim oldular sana geleceklerini hissettikle

Akıl için akıl...

Her şeyi bilip görmek için akıl bir başına yeterli olmayabilir ama insanın önünde ondan daha ileri bir seçenek yok. Duygularımızın güzelliği inkâr edilemezse de tabiatlarındaki gizem bizi çokça yanıltır. Bazen niçin kıskandığımızı, neden kederlendiğimizi, ne hakla tembellik ettiğimizi, hangi akla hizmet için gereksiz yere heyecanlandığımızı bilemey

İnsanın dört halinden biri: Aşk

Aşk, köken itibariyle sarmaşığa ve bir şeye ölesiye dolanmaya, bağlanmaya karşılık gelir. İster bir kadına, ister bir erkeğe veya yüce bir varlığa olsun bu bağlanma hayattaki başka hiçbir eyleme benzemez. Birdenbire, cihetsiz ve sarsıcıdır. Onca olumlu görüntü ve imgesine rağmen sarmaşık, sarmalanma asıl aşk adına duyurduğu imgesel güçle yıkıcılığı

İnsanın dört halinden biri: Eylemek

Ağaç topraktan aldığı güçle yukarı doğru uzar. Rüzgar boş durmaz onun dallarına dokunur. Biraz ileride, deniz en ölgün halinde bile hareket eder. Kuş eksik kalacak değil ya o da doğası gereği gelip konar. Bütün bunları gören göz, yorumlayan akıl da canlıdır. Eylem halindedir ve bir şey eylemektedir. İnsan dışındaki canlıların da birbirine karşı eyl

İnsanın dört halinden biri: Sözün hakkını vermek

Eğer 'Oku!' hitabının bir öncesini düşünmezseniz bir şeyi tam olarak kavramış sayılmazsınız. Hitap, buyruk, nida, kökenden 'söz' olarak kaynamaktadır ve 'okumak' Türkçede söz kesmek, sözü iletmek, sözü bağlamak, söze davet etmek anlamlarını taşır. Dolayısıyla okumak için ilkin bir söze, bir hitaba ve elbette muhataba ihtiyaç duyulur. Buradaki kriti

İnsanın dört halinden biri: Yoksulluğu düşünmek

Olmanın hâlleri var. Olmayı olgudan hayata taşıyan, varlığın, onu duyma şuurudur. Süreklidir oluş. Tekrar değildir ama kendisini gerçekleştiremediği her aşamada tökezler. İnsan oluş şuurunu kendisinde keşfedip varlığa ne zaman açıldı bilmiyoruz. Fakat böylece geliştiği, olduğu, tabiatın kaba bir parçasına dönüşmekten kurtulup toplumsal erdem kazand

Güneşin şehri Van

Nicedir içlenirdim. Dağ zirvelerine yığılmış kar beyazlığına dalıp faniliğin değil varlığın içinde kaybolmak isterdim. Uçak İstanbul'u geride bırakıp Van'a yaklaştıkça ve sabah mahmurluğunun uyuşuklukları kayboldukça o müthiş armağana kavuşmakta gecikmedim. Dünyada alışkanlık kadar tekdüzelik de insanı perişan eder. Büyük kentlerin karmaşası da asl

Belkide beklemek...

Kurduğu hayal değildi. Neredeyse dört yol ağzında, ihtimallerin kesiştiği yerde, upuzun bir belki kelimesinin üstünde oturuyordu. Her nesil kendisine göre biçim vermişti ona. Altından sütunlar, ahşaptan çatma peykeler, ipekli minderler, dikenli teller, ateş bağlarıyla dokunmuş çelik halatlar, çaput parçaları, gemi halatları benzeri sağlam malzemede

Toprak meselesi

Toprağı terk ederek kurulmuş hayatın matah bir şey olmadığının anlaşılması yeni bir durum değil. Modern zamanlar ve onun örgütlenme biçimleri insanları topraklarından koparıp yeni mekânlar kurmuştu. Kentler, ürettikleri yeni idealler ve sundukları imkânlarla cazibe merkezi olmaya başlamıştı. Yeni bir mekân ilahiyatı demekti aslında bu. Dinî (her yö

Sessizliğin seviyesi

Anlatırken o anı tekrar yaşıyor gibiydi. İkimiz de kimden bahsedildiğini çok iyi biliyorduk. Biraz peltek diliyle cümleleri özenle seçiyor böylece dolaylı bir şekilde anlattığı kişiye saygı duyduğunu da göstermek istiyordu. Yoksuldu o kişi. Fakat yoksulluk her tür insani erdemi ortadan kaldıracak güçte değildi henüz o zamanlar. Çocukluğum ve ergenl