İsmail Kılıçarslan

Yeni Şafak

Zihinsel soykırım

Bazı adamların bu seneki Ermeni tehciri coşkularına bakılırsa hazırlıkları o yönde. Yeniden 2010, 2011 şartlarına dönmenin, o suları tekrar diledikleri gibi bulandırabilmenin derdindeler. 24 Nisan günü yazılanlara bakıldığında bunu çok rahat görmek mümkün. Şuradan başlayayım: "Yanındayız Garo Paylan" isimli bir destek metni dolaşıyordu dün ortalıkt

Yağacak olmasının beklentisizliği

Konya'da, ilerlemiş bir gecenin iyice yorgun dibinde o en olmadık sorunun cevabını arıyoruz iki arkadaş: İnsan insanın yurdu olabilir mi Ağzındaki sıcak ve şekerli tadı dilinden, damağından, gırtlağından değil de yediği dikenli ottan geliyor zanneden devenin akciğerlerine dolan ve birazdan onu boğarak öldürecek kanından bahsetmemişiz henüz. Daha ço

Ardından

Telefondaki ses ağlayarak "Bülent Abi öldü" dediğinde tabii ki her zamanki hafif münasebetsiz Bülent Parlak şakalarından birine maruz kaldığımı zannettim. Sonra sesin Enis'e ait olduğunu kavradım. Ardından da haberin doğru olduğunu.Bülent'in evine doğru giderken Mustafa Akar'ı ve Furkan Çalışkan'ı aradım. Bizim kuşağın şairlerini yani. İkisine de v

Bir beka meselesi: Ekonomi

Kendisinden pek hazzetmediğim, bunun böylece biliniyor olmasından da epeyce memnuniyet duyacağım eski siyasetçi Bülent Arınç, AK Partili bazı isimlerin açıklamalarına istinaden doğru bir laf etmiş: "Yani ben 2 kilo et yiyeceğime yarım kilo et yerim diye göğsünü gere gere dolaşıyor. Ulan 2 kilo et kaç para biliyor musun sen 300 lira. Kim verecek bu

Son bir hikâye

Son bir hikâye için vaktim var mı, söyle bana. Destansı olması gerekmez. Okuyanı başka dünyalara götürmesi gerekmez. Gözleri dolarak okumasa da olur kimseler. "Yazarın burada aslında anlatmak istediği" diye başlayan analizler yapılmasa da olur hikâyem hakkında. Genç erkekler sevgililerine belki kalplerini kazanırlar diye, genç kızlar genç arkadaşla

İhmal edilmişliğin çaresi

"İşin bam teli orası" dedi sevgili Erol Göka Hocam geçen yazımı anons ederken, "orayı biraz daha aç ki mesele anlaşılsın." Hocanın "orayı aç" dediği cümlelerim şöyleydi: "O kişisel gelişim tezgâhını açan peçeli ablanın dindar ablaları rahat rahat söğüşleyebilmesinin altında yatan devasa sorunun tam adı 'ihmal edilmişliğin çaresini bulma çabası'dır.

"Kaza namazım var, yogama mani olur mu"

Eskiden bize "fantastik" gelecek sorulardan biri, belki de birincisi olabilirdi başlıktaki soru. Şimdi böylece sorulması pek şaşırtıcı gelmiyor.Biraz geriden alayım. 2005 yılıydı sanırım. Canlı yayına çıktığım ilk televizyon programını sevgili dostum Tarık Tufan sunuyordu. TV5'te yaptığı program "kişisel gelişimi anlamak" üzerineydi ve benden başka

Nasılsın

-Nasılsın -Tottenham gibiyim. Ne şampiyon olacak kadar iyi ne yarıştan kopacak kadar kötü. Birkaç iyi oyunun, birkaç güzel çalımın, birkaç güzel pasın arasında golü hep beklemediğim anda yiyorum. "Olur öyle" diyor etrafımdakiler. Öyle olduğunu biliyorum. Bütün dikey yalnızlıklarla bütün yatay çoklukların arasında topu rakip sahaya geçirip tehlike y

Habis Mustafa

Bekir Develi yoldaşımın Gaziantep'te yaptığı şahane iftar programına katıldıktan sonra o sabah İstanbul Sabiha Gökçen'e gelecek, evimde biraz dinlendikten sonra Yetim Vakfı'nın yardımlarını ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere Azerbaycan'a uçacaktım.Gaziantep'ten Sabiha Gökçen'e inince uçağın kapısında bir polis karşıladı beni. "Aranıyorsunuz beyefen

Sert gerçek: Yüzde altmış bir

Birkaç gündür bulunduğum Kahramanmaraş'ta dün yaşadığım iki şeyin ardından geldi TÜİK'in yıllık enflasyonu 61 olarak hesapladığı haberi.İlki şu: İftar için, Maraş'ta tatlısını çok sevdiğim bir pastaneye girdim. Her zamanki gibi çok iyi yaptıklarını düşündüğüm o cevizli tatlılarından aldım. O sıra içerideki bir müşteri "fıstıklısı da oluyordu bunun,