Yenilenmeden yenilmekten kurtulamayız!

Farkına varmalıyız ki, Hz. Adem'den (as) bugüne kadar tüm kavimlerin kötülük ve ahlaksızlıklarının birleşip hüküm sürdüğü; ateizm, deizm gibi tüm felsefik akımların dehşet saçtığı bir zaman dilimindeyiz!

Öyle ise, önce akli, mantıkı, ilmi deliller ve parlak bürhanlar ile imanın ispatı, muhafazası ve şübehattan kurtarmasına çalışmalı...

Kur'an'da mealen, "Ey iman edenler... iman ediniz!"1 diye emredilir. Peygamberimiz de (asm), "İmanınızı 'La ilahe illallah' ile yenileyiniz"2 buyurdu. Şu halde, Kelime-i Tevhidi, yalnızca lafzen değil; her bir fenni bilgi, ilim bir Esmaya dayandığını, kainatta müccesem olarak yansıdığını tefekkür ile ile okumak, anlamak, öğrenmek ve yenilemek demektir!

Kim eski demode, eski-püskü araba ve bilgilerle hedefe ulaşmış ki! Kâinat, dünya ve hayatımız tekamül, gelişim ve yenilenme üzerine bina edilmiştir. Elbise, ev eşyası, elektronik cihazları yeniliyoruz, yenilemeliyiz. "Ey iman edenler, iman ediniz!.."3 Peygamberimiz (asm), "İmanınızı 'La ilahe illallah' ile yenileyiniz"4 mealindeki emirleri gereğince imanımızı da tecdide mecburuz.

Öte yandan, yiyip-içmekle hücrelerimizi yeniliyoruz, yeni hücrelere de yeni iman aşılamalıyız: "İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüt ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır... Hem insanda bu taaddüt ve teceddüt olduğu gibi, tavattun (mesken) ettiği âlem dahi seyyardır. O gider, başkası yerine gelir. Daima tenevvü ediyor, hergün başka bir âlem kapısını açıyor. İman ise, hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır. 'Lailahe illellah' ise, o nuru açar bir anahtardır."5

Semavat ve arzı Allah yarattı. Tabiat kanunları, sünnetullah, tekvini âyetlerdir. Halık ve Fatır olan Allah, her an yeni bir yaratılıştadır. Tabiat kanunları, kâinattaki herbir varlık fıtrî şeriatın kendisidir. İşte buna fıtrat, fıtrî şeriat, mükevvenat, âdetullah denilir. Şeriat-ı fıtriye, tabiat kanunları ve mücessem kâinat; Şeriat-ı diniye ise, İlahî, semavî din ve fermanlardır.