Farkında mıyız; "Meşrutiyet, adalet ve Şeriattır"

Bugün İslam aleminin en büyük problemi, "Hürriyet, adalet, meşveret meşrutiyet demokrasi, cumhuriyet"in yokluğudur. Ve dolayısıyla bu mefhumların Kur'an'i kaynaklarından bihaber olmalarıdır. Kimileri de imanın özelliği olan hürriyeti ateş; İlahi bir emir olan meşveret, meşrutiyetedemokrasiye "küfür rejimi" diye karşı gelir!

Bediüzzaman Said Nursi, Asr-ı Saadet Meşveret Modelini kendi şahsında ve teşekkül ettirdiği cemaatte uyarlayarak ve uygulayarak günümüze taşımıştır.

Danışma, işin ehlinin fikirlerini alma, alternatif fikirlere yer verme olan istişare, "Ve işlerde onlarla istişare et. Onların aralarındaki işleri istişare iledir.'1 âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir ve meşveret-i şer'iyedir."2

Peygamberimiz (asm), Bedir, Uhud, Hendek'te ordunun konuşlandırılması, savaş taktikleri gibi en kritik hususlarda bile arkadaşlarına danışmış, kendi görüşüne aykırı olsa bile meşverete göre hareket etmiştir.3 Ve keza, Peygamberimiz (asm), hakkında vahiy olmayan her meselede ashabıyla istişare etmiştir. Sahabe, özellikle Hulefa-i Raşidin istişareyi pratik hayata geçirip şaheser örnekler vermiştir.

Kur'an'da vurgulan "şûra" ve "meşveret" kavramları meşrutiyetdemokrasi, meclis demektir. Bunu bilmeyen meşveret sistemine dayanan demokrasiye itiraz eder, kimileri savaş açar! Halbuki, "Rûh-u meşrûtiyet (meşrutiyetin, demokrasinin ruhu, özü), şeriattandır; hayatı da ondandır."4 "Meşrutiyet (demokrasi,), adalet ve Şeriattır."5

Meşveret, meşrutiyet-i şer'iyye, İslâma uygun şartları ve kuralları belirlenen meşrutiyet, demokrasidir. "Asıl, Şeriatın meslek-i hakikisi (gerçek yolu), hakikat-ı Meşrutiyet-i meşruadır (İslâm'ın öngördüğü meşrutiyet, demokrasidir). Demek Meşrutiyeti, delâil-i şer'iye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi taklîdî ve hilâf-ı Şeriat telâkki etmedim. Ve Şeriatı rüşvet vermedim."6