1 Mayıs'ın 2 Mayıs'ı da var

1 Mayıs işçi bayramını geçtiğimiz çarşamba günü dünyada olduğu gibi bütün yurtta biz de kutladık. Ancak özellikle İstanbul Saraçhane'de meydana gelen olayda Taksim'e çıkmak isteyen göstericilerin polise saldırması sonucu 28 polis yaralandı. Gösteriye katılanlardan yaralanan olmazken şu ana kadar 210 kişi gözaltına alındı. Aslında doğası itibarıyla büyüme potansiyeli bulunan Saraçhane'deki olaylarda polisin sağduyulu ve sabırlı tutumu provokatörlerin heveslerini kursaklarında bıraktı. Demir çubuklarla, taşlarla ve diğer bazı sert cisimlerle polise yapılan fiziki saldırıların asıl amacı tahrik ederek polisin göstericilere müdahale etmesini sağlamak ve böylece olayları daha da büyütüp kaos ve kargaşa ortamı yaratmak. Güvenilir olmayan, insan hakları ihlalleri yapan, işçinin ve emekçinin hakkına göz diken diktatör bir ülke profili oluşturabilmek için aynı 70'li yıllardaki gibi çok sayıda provokatörün işbaşında olduğunu üzülerek gördük. Ama bu sefer yalnız kaldılar. Ne siyasi partilerden ne sendikalardan ne de başka bir toplumsal kesimden destek alamadılar. Bu nedenle yüzü maskeli eli sopalı provokatör teröristlerin polise yönelik saldırı eylemleri kısa sürede büyümeden sona erdi. Bu süreçte gerek polisin gerekse yönetimin akıllı ve sakin tavırları aslında arka planda 1 Mayıs kutlamaları için orada bulunan yaklaşık 8 bin kişilik grubun zarar görmesini de önledi. İçişleri Bakanlığımızı ve polisimizi tebrik ediyorum. Ancak her ne kadar yaralanan veya canı yanan gösterici olmasa da polisin provokatör eylemcilere karşı pasif kaldığını söyleyen bazı eleştiriler de yok değil. Bu eleştiriler içerisinde polisin pasif davranarak aslında kanuni yetkisini kullanmadığı ve provokatörlere dolaylı olarak cesaret verdiği yönündeki görüşler de mevcut. Öncelikle bu tür eleştirilere katılmadığımı belirtmek isterim. Polis isteseydi Saraçhane'deki göstericilere müdahale ederek birkaç dakika içerisinde onları dağıtabilirdi. Ancak böyle bir durumda yaralanan ve müdahaleden etkilenen çok sayıda göstericinin canının yanması söz konusu olurdu. Zaten diğer toplumsal kesimlerden, siyasal partilerden ve sendikalardan destek alamayan provokatörlere gün doğardı. Dolayısıyla polislerin tam bir devlet aklıyla hareket ettiğini, provokatörler ile gerçek göstericileri birbirinden ayırmaya çalıştığını söyleyebilirim. Bu durum bu olayda pasiflik gibi algılansa da aslında arkasında gerçek bir devlet aklının olduğunu biliyorum. Polisin hangi durumlarda zor kullanma yetkisini kullanacağı konjonktürel şartlara bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle her olayı pasiflik gibi değerlendirmemek lazım. Peki şimdi ne olacak diye soracak olursak olaya karışanlar olay esnasında tek tek kameraya alındıkları için birer birer bulunup adalet karşısına çıkarılacaklar. Evet günümüz teknolojilerinde polisin bunu yapabilecek imkan ve kabiliyeti olduğunu belirtmek isterim. Özellikle pek çok noktadan ve pek çok açıdan elde edilen görüntülerin biometrik incelemeleri sonucu gerçekten orada işçi bayramını kutlamak için değil de olay çıkarmak için bulunan ve çoğu aslında işçi bile olmayan saldırganların kimlikleri belirlenecek ve yapılan istihbari çalışmalar sonucunda bunlar yakalanarak adalet karşısına çıkarılacak. Zaten şu ana kadar 210'dan fazla saldırgan provokatör yakalanmış durumda. Artık sistem böyle işliyor, az güç ama çok teknoloji kullanma. Dediğim gibi bugünün bir de 2 Mayıs'ı var. Provokatörler bundan sonra polise saldırmadan önce 2 kere daha fazla düşünmeli.