Kral çıplaksa, biri bunu mutlaka haykırır

"Kaybettiğinizde savaşı etik dışı yapan ve kazandığınızda onu ahlaki yapan şey nedir"Bunu söyleyen Robert Strange McNamara'ydı. Vietnam Savaşı'nın mimarı olarak tanınan Amerikan savunma bakanıydı. Milyonlarca kişinin ölümünden sorumlu tutulan, 20. yüzyılın kaderini değiştiren olaylarda büyük rol üstlenen bir dönemin güçlü teknokratıydı.Errol Morris'in Oscar ödüllü "Savaşın Sisi" (The Fog of War) adlı belgeselinde sorduğu sorunun yanıtını hiç bulamadığını söylemişti.Vietnam Savaşı'nı kazansaydık yaptıklarımız suç sayılmayacaktı demeye getiriyordu. Onun düşüncesinde savaş, istatistikler, fırlatılan füzeler ve atılan bombalarla sınırlıydı; beyni, yaşamını kaybedenleri görmezden geliyordu. 1964'te Vietnam Savaşı "McNamara'nın Savaşı" olarak adlandırıldığında, "Bundan memnunluk duyarım" demişti.Yazıma McNamara ile başlamamın bir nedeni var. Çünkü onun ardından yeni McNamara'lar türedi. Onlardan bazıları, ABD liderliğindeki müttefik güçlerin Irak'ı işgalinin 20. yıldönümünde aklıma gelen Donald Rumsfeld, Colin Powell ve Dick Cheney'di.ABD, Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olmasının uluslararası barışı tehdit ettiğini savunarak koalisyon güçleriyle birlikte, 20 Mart 2003'te Irak'a karşı askeri operasyon başlattı. ABD Başkanı George W. Bush, Irak'ın İran ve Kuzey Kore ile birlikte uluslararası bir "şer ekseninin" parçası olduğunu iddia etti. Bağdat'a havadan bombalar yağmaya başladığında, tüm dünya canlı yayında televizyon ekranlarından işgale tanık oldu.O sırada New York kentinde yaşıyor, izlenimlerimi Cumhuriyet gazetesinde yazıyordum. Sonradan savaş döneminde tanık olduklarımı anlattığım "30 Saniyede Bush - Amerika'da Medya ve Siyaset" adlı kitabım Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı. İşgalin 20. yılında kitabımı tekrar elime aldığımda şu satırlar gözüme çarptı:"ABD başkanı, Irak üzerindeki bombardımanın başladığı gece konuşmasını yapmak üzere Beyaz Saray'daki Oval Ofis'te yerini aldı. BBC Televizyonu'nda aniden bir görüntü ekrana geldi. Ses bağlantısı yoktu ama Bush koltuğunda oturuyor, konuşması için hazırlanıyordu. Oldukça heyecanlıydı. Kuaförü Bush'un saçlarını tarıyor, makasla düzeltiyor, sprey sıkıyordu.O sırada ofisten biri bir şey söylemiş olmalı ki Bush, karşı tarafa bakarak gülümsüyordu. Bağdat üzerine bombaların yağdırıldığı sıralarda başkan saçını spreyletip film yıldızları gibi