Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Birkaç haftadır sizlerle Bodrum yarımadasından müzik, dans, bale festivallerini paylaşıyorum. Bunlar, yer ayırabildiğim sanat etkinliklerinin minicik bir parçası. Tümüne yetişebilmek imkânsız. (Hele plastik sanatlar alanına.) İstanbul'a döndüm ama oradaki iki tiyatro etkinliği hâlâ yüzümde gülümsemeler oluşturan bir etki bıraktı. İkisi de yarımadanın en nitelikli kültür merkezi işlevi gören iki mekândaydı. Zai'de ve Dibeklihan'da...

POYRAZOĞLU'NUN ŞEYTAN TÜYÜ

Minik sahnesi, kitaplığı, sergi alanları, muhteşem doğasıyla, Zai Yaşam Merkezi'nde izledim Ali Poyrazoğlu'nun "Şıkır Şıkır Beyoğlu" oyununu. Ali Poyrazoğlu, tiyatro insanlarımız içinde, birikimini en iyi değerlendirenlerden. Sahnede tek başına tüm tiyatro yaşamından "sahneleri", her söylediğine inanmaya hazır seyircisiyle paylaşıyor. Asla tekdüze değil, asla kronolojik değil, tarihte bir ileri bir geriye sıçrayarak, güncel politik taşlamaları da araya katarak, eleştirerek, sorgulayarak, çağrışımlarla ilerliyor oyun.

Bu ilerleyişin bir dinamosu Ali'nin anılarıysa, bir diğeri de seyircisinden aldığı tepkiler. O nedenle her temsil, farklı ufuklara yöneliyor. Anılar dediysem sadece kendi anıları değil, tiyatro dünyasının anıları. Bu açıdan da tiyatro sanatına, aramızda olan ya da yitirdiğimiz tiyatroculara, yok ettiğimiz tiyatro mekânlarına bir güzelleme.

Bunlara bir de Ali Poyrazoğlu'ndaki şeytan tüyünü, izleyicisini avucunun içine almasını, bir an gözlerinizi yaşartırken, bir sonraki an kahkahalara boğmasını, sizi kendine suç ortağı kılmasını ekleyebilirim. Oyunu sık sık oynuyor. Kaçırmayın.

MERHABA HALİKARNAS BALIKISI

Ağustos ayı boyunca sayısız sergiye ve konsere yer veren Dibeklihan'da ise "Merhaba Halikarnas Balıkçısı" adlı oyunu izleme şansım oldu. Balıkçı'nın tutkularını, yazılarını, kitaplarını yansıtan, ona çok yaraşacak (deniz, tekne, rüzgâr, balık ağları, kitap sayfaları vb.) çok yalın, işlevsel bir dekorda oynanıyor oyun.

Oyunu yazan ve tek başına oynayan Aykut Taşkın. Sanatçının en büyük başarısı, bence, Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın hayatını değil, onun düşüncesini, felsefesini, hümanizmasını, Bodrum ve Anadolu tutkusunu sahneye taşıması.

Nitekim başta "Mavi Sürgün" olmak üzere Balıkçı'nın 26 kitabından yola çıkarak metni oluşturduğunu öğrenince hiç şaşırmadım. Büyük bir emek, eşsiz bir çaba ürünü. Zor bir işi başarmış.

Balıkçıyla birlikte biz de bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu sadece bir sürgün yolculuğu değil, aynı zamanda karanlıktan aydınlığa bir yolculuk. Dibeklihan'da tiyatro sahnesindeki etkinlikler, bu yıl "Genco Erkal Sanat Yılı" adıyla gerçekleşiyor. Oyun boyunca Genco'nun sahneyi izleyen bakışları da bu yolculuğa eşlik etti.