Roman gibi

Sabiha, Zekeriya ve Yıldız Sertel.

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı'nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir. Onlar bizim ilk yüksek eğitimli gazetecilerimiz. Onlar bizim ilk sosyalist, komünist, ilerici, demokrat, savaş karşıtı aydınlarımız. Onlar kendilerinden sonraki birçokları gibi, sırf muhalif oldukları için, sırf biat etmedikleri için, devlet ve iktidar eliyle en büyük zulmü yaşamış olanlardan...

Daha önce her ikisinin de kendi yazdıkları otobiyografik eserlerini, kızları Yıldız Sertel'in yazdıklarını, Korhan Atay'ın "Serteller" kitabını okumuştum. Ancak Sabiha Sertel'in "Görüyoruz Duyuyoruz" (Metis Yayınları) kitabını okuyunca kalbimden vurulmuşa döndüm. Tuncay Birkan'ın yayıma hazırladığı ve 1929-1945 arasında Sabiha Sertel'in yazdığı binlerce yazı arasından seçip bir araya getirdiği o yazılar, o döneme göre nasıl da sahiciydi, gerçek sorunları irdeliyor, örgütlülüğü, farklılığı, eşitliği savunuyor, devletten hesap soruyordu. Kalemi güçlüydü. Ve nasıl da günceldi! O yazıları okuduğum günden beri, onlar hakkında hazırlanmakta olan belgeseli sabırsızlıkla bekler oldum.

YAŞAMÖYKÜSÜNDEN ÖTE

Adını, Sabiha Sertel'in kitabından alan "Roman Gibi" belgeseli, bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde, en iyi belgesel ödülünü kazandı. Geçen hafta da ilk kez İstanbul'da gösterildi.

Bu belgesel Sabiha Sertel'in ikinci kuşak yeğeni Nur Deriş'in girişimiyle, anlatıcılığıyla, Tayfun Belet'in yönetmenliğinde gerçekleşti (senaryo, kurgu, görüntü yönetmenliği de Tayfun Belet'in, etkileyici müzik de Ömer Oral'ın). Belgesel önemli isimlerin açıklamalarıyla, görüşleriyle ilerliyor.

Sabiha Sertel'in varlığı, ölümünden sonra ailesi tarafından bir sır gibi saklanmış. Nedeni, biraz da kimse onu örnek almasın da başına bu işler açılmasın kaygısı. Yeğeni Nur Deriş, (Bizler onu Celal Üster'le birlikte Komünist Manifesto'nun Türkçe çevirmeni olarak tanıyorduk) "Roman Gibi" kitabı sayesinde Sabiha'nın hikâyesiyle tanışmış. Üstelik dedesinin kız kardeşi olduğunu bilmeden.

Nur Deriş'in kendi aile köklerine doğru çıktığı kişisel yolculuğu, bir kuşağın ve inkâr edilmiş bir dönemin izini süren hazin bir bellek yolculuğu aynı zamanda. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken yaşanan "çocukluk hastalıklarının" yüzümüze vurulması...

Belgeselde yolları Selanik'te kesişen Sabiha ve Zekeriya Sertel'in aşkları, evlilikleri, Türkiye'ye gelişleri, düşünce ve duygu dünyaları, amansız mücadeleleri, 1911-1978 yıllarında dergi ve gazeteler çıkarmaları, yargılanmaları; Resimli Ay, Cumhuriyet, Tan gazetelerinin dönemin tüm ilerici yazarlarına yer açmaları... Alman faşizmine, yerli Nazi işbirlikçilerine, savaş yanlılarına direniş... Ve Tan baskını var.

4 Aralık 1945'te, devletin "Vatan elden gidiyor", "Kızıllara ölüm" fermanıyla birlikte gençleri galeyana getirmesi ve on binlerin vandalizmiyle gerçekleşen Tan gazetesi baskını, yıkımı... Sonrası yargılanma, hapis, sürgün, hiç bitmeyen acı.