Ortaya karışık

Orada bir kız çocuğu, din dersi hocası sınıfa girdiği an sınıf penceresini açıyor ve kendini boşluğa bırakıyor. Gökyüzüne, bulutlara doğru kanat çırpacağına aşağıya betona çakılıyor. Ankara Keçiören'de Katip Çelebi Lisesi'nde yaşanıyor olay. 10. sınıf öğrencisi E., onuruyla nasıl oynandığını, gördüğü şiddeti, baskıyı artık anlatamaz çünkü o öldü. Arkadaşlarıyla "Erik Dalı"yla dans ettiği bir videoyu sosyal medyada paylaşmıştı. Sırf bu yüzdendi, "din kültürü" öğretmeninin baskı ve tehditleri.

"Erik Dalı" oynamaya karşı bir hayat daha yok oldu.

Ondan bir gün önce İstanbul'da 60 yaşında bir yaratık, 12 yaşını doldurmamış 4 çocuğa dükkânının arka tarafında ses yalıtımlı odada cinsel istismarda bulunmaktan, çocukları müstehcen yayınlarda kullanma suçundan 293 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Fazla üzülmeyin iyi halden, kravat takmaktan yakında affa uğrar...

Ben bu haberlerin neresine dokunsam, nasıl açıklasam, nasıl anlasam, nasıl anlatsam diye kıvranırken boşanmak istediği için bir kadın daha öldürüldü İzmir'de ve Diyarbakır'da... İşte bir kız çocuğu daha intihar etti. Bir genç daha ülkeyi terk etti. Bir genç daha... Bir genç daha...

GÖZLER FUHUŞA TEŞVİK ETMEZ Mİ

Dünden beri telefonuma yağan fotoğraflara bakıyorum: Sadece gözleri açıkta kalmış küçücük kızlar kara çarşaflara büründürülmüş. Yasadışı medreselerde, Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Âlimler ve Medreseler Birliği ile Diyanet İşleri el ele vermiş 3 bin çocuğa "eğitim" veriyor.

Aklıma o soru düştü: Ananın dizi tahrik eder de kızların gözleri fuhuşa teşvik etmez mi

Bu yazıyı yazmaya koyulduğumda gazetemizden bir başka haber: İlkokul çocuklarına yaz kampında Osmanlı Türkçesi ve iman dersleri verilecekmiş. Bilal Erdoğan'ın TÜGVA Vakfı eliyle "eğitim", tarikatlara teslim...

Hukuksuzluk, baskı, dayatma sarmalında ülkem can çekişirken...

Çocukların hayatı karartılıp geleceğimiz elimizden alınırken...

Arap emperyalizmi, dini fanatizm, ortaçağ zihniyeti ve cehalet, "dindar ve kindar kuşaklar" ordusunu seferber edip milleti sindirmişken...

Ben hâlâ ne yapıyorum Sizlere nasıl o konserden, şu oyundan, bu danstan söz edebilirim

Geçenlerde bir okurumdan "Hâlâ Kafka'dan, Çekya'daki, tiyatro festivalinden söz edebiliyorsunuz" diye iltifat mı, sitem mi ettiği pek belli olmayan bir mektup aldım. Acaba hangisiydi

EYÜP SEMALARINDA NÂZIM

Nâzım Hikmet'in ölüm yıldönümünde özellikle Eyüp Belediyesi'nin Sunay Akın ve Ferhat Livaneli Orkestrası'yla, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'mızın işbirliğiyle gerçekleştirdiği etkinlikten söz edecektim. 30 yıl sonra Eyüp semalarında ilk kez Nâzım'ın dizelerinin yükseldiğini, o olağanüstü ilgiyi paylaşacaktım.

Gelin görün ki haberin altına çok bilgili biri hemen hüküm vermiş: "Eyüp kutsal yerdir. Orada Nâzım okumak, Nâzım anması yapmak KÜFÜRDÜR."

YİNE CRR

Okurlarım bana sorup duruyorlar, "Yine ne oluyor Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda" diye. Bilmiyorum. Yani hem biliyorum hem bilmiyorum. En kısa özetle: