8 Mart haftası... Yine herkes bol bol kadınlar üzerine konuşacak. Boş vaatler, ayrıştırma çabası, geçmiş yanlışların tekrarı, yeni umutların tırpanlanması, kadına çiçek böcek yakıştırması birbirini izleyecek. Kâh anam bacım savsatası kâh dik duran kadına şiddet uygulanması...
Eğer kadın hakları insan haklarıysa, eğer sadece 8 Mart haftasını değil, tüm zamanları insanca yaşamak istiyorsak önce adım adım uygulanmakta olan karşıdevrimi durdurmalıyız. Bu kadar açık, bu kadar net!
KUL DEĞİL YURTTAŞTürkiye Cumhuriyeti halk egemenliğiyle kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk'ün "muasır medeniyet" vizyonu, Cumhuriyet ilkeleri ve Devrim Yasalarıyla gelişti.
Devrim Yasalarının en önemli adımı laiklikti. Üç gün önce kutladığımız Laiklik Günü (3 Mart 1924) en önemli üç yasanın kabul günüydü. 1) Hilafetin kaldırılması. 2) Şeriye Evkaf Vekâleti'nin kaldırılıp yerine Diyanet İşlerini Bakanlığı'nın kurulması. 3) Eğitim ve öğretim birliği. Sonraki on, on beş yıl devrimlerin sürekliliği ve uygulanabilmesi için seferberlik yürütüldü. Tüm bu çaba kul değil yurttaş olabilmek içindi.
Gelin görün ki günümüzde tüm kazanımlar sinsi sinsi, alıştıra alıştıra yok edilmekte. Sadece bu iktidar değil, bundan önce de siyasal güç uğruna dinden yararlanmaya çalışmışlardı. Bunlar dozu ve şiddeti artırdı!
Eğitim öğretimin giderek dinselleştirilmesi, 444 saçmalığı, sorunlu din dersleri, ÇEDES, eğitim bakanının söylemleri, uygulamaları... Medeni Kanun'un kemirilmesi, hukuk düzenindeki keyfilik, devlet yönetiminde liyakatsizlik, anayasanın değişmez maddelerini değiştirmeye çalışmak... Karşıdevrim uygulamalarını burada bana uzun uzun saydırtmayın.
NE YAPMALIEn kısadan söylemem gerekirse:
Karşıdevrimi durdurmak için mücadeleye devam edeceğiz. Gücümüzü şiddetten, kavgadan gerilimden değil, devrim ilkelerinden alacağız.
Önce cehalete karşı savaşacağız! (Sosyal medyada bir hukuk profesörü, 55 öğrenciden 50'sinin Cumhuriyetin ne zaman ilan edildiğini, başkentin neresi olduğunu bilmediğini haykırıyordu!) Eğitim öğretim birliğini sağlanmasına çalışacağız.
Liyakati geri getireceğiz. Işığı bilimden, laik eğitimden ve akıl yolundan alacağız.
Kadınları şiddet sarmalına karşı koruyan İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden uygulamaya sokacağız.
Hem anayasaya ve medeni yasaya hem altına imzamızı attığımız uluslararası antlaşmalara bağlı kalacağız.
Dini, hak ettiği yere bireylerin vicdanına bırakacağız.
Kadınlar yaşamın her ama her alanına katılmadıkça, ekonomide, siyasette ve toplumsal yaşamda eşit oranda temsil edilmedikçe, sadece "kadın sorunları" değil, ülkenin de hiçbir sorunu çözülemez! Bunu herkesin kafasına sokacağız!