Hayattaki dengesizlik sahnelere yansıyor
2024 yılı sona ermek üzere. Adettendir, yılsonunda bir genellemeye gidilir. Sahnelerimizde şu son bir yıl içinde olup biteni düşünürken fark ettim ki tiyatroyu, operayı, baleyi, dansı değil, ülkemin sürüklendiği durumu, ekonomik ve politik baskıları düşünüyorum daha çok.
BASKILARA BOYUN EĞMEK ÖLÜMDÜR!İşte son günlerde Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda yaşanan rezillik! Neymiş Hırvat yazar Miro Gavran'ın "Karımın Kocası" oyununun adını beğenmeyen kendini bilmezler, Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Merkezi'nin önüne gelip "Allahuekber" nidalarıyla slogan atıyor. HÜDA PAR üyeleri oyunun adı ve konusunda rahatsız olmuş. Geleneklerimize aykırı ve ahlaksızmış! Ve yönetim, oyunun adını değiştiriyor. Hani değiştirmeseler belki de yakacaklardı binayı ve içindekileri. Sivas, Madımak vahşetini unutmadık! Ve Diyarbakır valisi de devlet tiyatrosunun başındaki de kültür bakanı da susuyor! Ayıptır, günahtır, Türkiye Cumhuriyeti'ne ihanettir! Tek tepki gösteren Devlet Tiyatroları sanatçıları!
Bundan 50 yıl önce de "Düşenin Dostu" oyunu, "Hair" müzikali ve nice eser, daha gün yüzüne çıkmadan gericilerin hücumuna uğrardı. Ama suç unsuru olmadıkça böyle şeyler yaşanmazdı! "Ahlaksızlııık" diye tepinenlere ödün vere vere ne hallere geldik!
UÇURUM BÜYÜYORÜlkemizde, "Allah'la aldatmak", 'dini kullanarak baskı yapmak' cehaleti yüceltip ilimden bilimden uzaklaşmak çoğaldıkça, yoğunlaştıkça gericilerle evrensel ve çağdaş değerleri savunanlar arasındaki uçurum gittikçe büyüyor.
Tıpkı her geçen gün ekonomik gelir farklılığının büyüdüğü gibi. Tıpkı orta direk dediğimiz orta sınıfın her geçen gün yoksulluğa itildiği gibi. Tıpkı işsizliğin arttığı gibi.
Hayattaki bu dengesizliği sahnelerde de görüyoruz. Bir yanda Las Vegas "şov"larını çağrıştıran, müthiş gösterişli, ışıltılı pırıltılı, görsel efekti bol ama sahiciliği olmayan oyunlar ya da müzikaller öte yanda neredeyse merdiven altlarına sıkıştırılmış, hani neredeyse illegal bir biçimde tiyatro yapmaya çalışan gençler.
İlkinde bir koltuk biletinin 5000 TL (yazıyla beş bin lira) olduğunu görünce çok şaşırdım. Tiyatro eleştirmeni arkadaşım Seçkin Selvi, araştırıp öğrenmiş: Bilet fiyatına başoyuncuyla bir kadeh (Yoksa iki miydi) şampanya içmek de dahilmiş. İşte tiyatronun geldiği yer.
İkincilerin ise yerleşik bir mekânı yok. Ne zaman nerede oynayacakları belli olmayan, nerede nasıl olursa olsun bir fırsat yakalandığında orada oynayabilen topluluklar, sanatçılar.
KAYIPLAR2024'ün hemen başında yitirdiğimiz Ayla Algan, derken Ayten Gökçer, sonra Kenan Işık ve Genco Erkal tiyatro yaşantımızda çok büyük bir boşluk bırakarak sonsuzluğa göçtüler. Yerleri kolay kolay doldurulmayacak. Tiyatro tarihimiz var oldukça onlar da yaşayacaklar.
Benim için bir önemli kayıp da yerel seçimler sonrasında el değiştiren belediyelerde hızla müdür, yönetici değişikliklerine geçilmesiydi. Gerek merkezi yönetim, gerek yerel yönetimler tarafından, tiyatro alanında liyakate uygun olmayan atamalara yer verildi, şeffaf olmayan görevden almalara tanık olduk. Yazık.
KAZANIMLAR