Hak arama çığlığı
Uzun zamandır yitirdiğimi sandığım, belki de unuttuğum tiyatro coşkusunu İstanbul Tiyatro Festivali'nde izlediğim iki oyun, bana geri kazandırdı. İlki Fransa'dan gelen Comedie Française'in "Hekabe, Hekabe Değil" adlı oyunu; diğeri Tiyatro Circa'nın sunduğu "Nora-Bir Bebek Evi". İkisini hangi başlık altında sizlerle paylaşabilirim diye çok düşünmeme gerek kalmadı. İster 2700 yıl öncesinden, ister 19. yüzyıldan seslensin sanki bugün burası için yazılmıştı ikisi de. Burası Türkiye!
ADALET ARAYIŞIGünümüzün en heyecan veren yönetmenlerinden Tiago Rodrigues (Portekizli ama birçok ülkede çalışıyor ve Avignon Festivali'nin direktörü) Euripides'in "Hekabe" trajedisini kullanarak yeni bir eser yazmış, kurgulamış. Antik trajediyle günümüzün bir annesinin adalet arayışını iç içe yoğurmuş.
Bir tiyatroda "Hekabe" oyununun okuma provasındayız. Hekabe'yi oynayan Nadya dışında, korodaki herkes birkaç rol birden üstlenmiş. Malum, klasik trajedide, Hekabe, savaşta her şeyini yitirmiş, köle olmuştur ama dost bildiklerine, güvendiğine emanet ettiği oğlunun öldürülmesi karşısında isyan eder ve oğlunun intikamını almak için yanıp tutuşur. Prova ilerledikçe Nadya'nın tedirginliği, endişesi, sabırsızlığı, giderek öfkesi, isyanı artacak. Çünkü... Çünkü Nadya da adalet aramaktadır: Otist oğlunu teslim ettiği devlet kurumunda çocuklara kötü davranıldığını, şiddet uygulandığını öğrenmiştir. Oyun ilerledikçe Hekabe'nın Kral Agamemnon'a yalvarışı, Nadya'nın devlete karşı açtığı davada savcıya seslenişine dönüşür. Hekaba tanrılara karşı gelmişti, Nadya devlete karşı. Yani iktidara karşı!
KİŞİSEL OLAN POLİTİKTİRAynen böyle: Kişisel olan da politiktir. Çünkü Hekabe döneminde de (Hadi o gün savaş vardı) ama bugün de bu yapılanlar insanlığa karşı suçtur! Her iki kadın da bu iki anne de buna karşı isyandadır. Şimdi burada olduğu gibi!
Rodrigues'in en büyük başarısı, özenle, dikkatle, çok incelikli bir metin ve çok katmanlı bir oyun yaratması. Hayal gücünü de kullanarak hayatın gerçeğiyle tiyatronun gerçeği arasında gidip gelirken ikisinin birbirinden ayrılmadığını, aksine birbirini tamamladığını bize yaşatıyor. Oyunun başlarında trajedinin en acı anlarında bile bizi gülümsetirken, kimi değinmeler çağrışımlarla bizi eğlendirirken giderek boğazımıza düğümlenen koca bir yumru oluşturuyor. Yoğun bakımda öldürülen bebekler için, vakıflarda taciz, tecavüz edilen çocuklar için haykırmak istiyorum!
Başta HekabeNadia'yı oynayan Elsa Lepoivre olmak üzere tüm oyuncuların antik trajediyle günümüz gerçekleri arasındaki geçişleri, değişimleri, birbirleriyle ilişkileri olağanüstüydü. Rui Monteiro (ışık) ve Pedro Costa'nın (müzik ve ses düzeni); oyunun hiç düşmeyen temposu, ritmi, soluğumuzu tutmamıza yol açıyordu.
İşte hayatımıza dokunan tiyatro böyle bir şeydir diyordum. Zamansızdır. Her daim her anı sorgulamamıza yol açar diyordum. Teşekkürler İKSV!
(Doğrucu Davutluk yapmazsam olmaz: Programda "Comedie Française ilk kez Türkiye'de" yazdığı için, medyamız bol bol bu yanlışı tekrarladı. Oysa topluluk ilk kez 1967'de gelmiş "Le Cid" oyununu oynamıştı.)
NORA YA DA KADIN OLMAK"Nora-Bir Bebek Evi", yeni kurulan Tiyatro Circa'nın ilk prodüksiyonu. Tiyatronun kurucusu Tuğçe Altuğ, önceliği kadın hikâyelerine vermek istediklerini açıklamıştı. Her gün bir ya da iki kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, kadınların şiddet gördüğü, sömürüldüğü ülkemizde çok yerinde bir istek!