Gerçeklerle yalanlar arasında

Yalanın gerçek, gerçeklerin yalan diye sunulduğu bir dönem. Hakikatle, yaratılan algı arasındaki uçurum, hızla büyümekte. Uçuruma düşmemek için girdiğimiz labirentlerde kaybolmamaya, parçalanmamaya çalışıyoruz.

Şizofrenik, kaotik, travma yüklü günlerden geçiyoruz. Bahar gelmiş olmalı ama çiçekler açmıyor ya da açtığını göremiyoruz. Çünkü tüm renkleri karartmaya çalışanlarla, karanlığı yırtmaya uğraşanlar arasındaki mücadele arasında yorgun, bitap düşüyoruz.

ÇAĞLAYAN TOPLAMA KAMPI

Üç gün önce Çağlayan'da duruşmalar vardı. Bir katta avukatlar, bir katta öğrenciler, bir katta seçilmiş siyasiler... Yargılananlar, iktidara biat etmeyenlerdi elbet. Adalet Sarayı polis ablukası altındaydı elbet. Aileler, dostlar, destek vermeye gelenlere yine cehennem yaşatıldı elbet. Ve ablukanın dışında adeta bir şenlik havası vardı.

Yaşım gereği artık meydanlara gidemiyorum ama PEN Yazarlar Derneği'nin genç üyeleri anında haberleri yetiştiriyor ve içeridekilerin morallerinin bomba gibi olduğu haberini veriyor.

19 Mart'tan bu yana gözaltına alınıp, iddianame olmadan tutuklanan ve yargılananlara, ülkenin çeşitli hapishanelerine dağıtılan seçilmişlere gençler "tutsak" diyor ve tıkıldıkları hapishaneleri de hangi tip olursa olsun "toplama kampı" diye adlandırıyor.

ESİLA AYIK VE CEM YİĞİT

Üç gün önce yargılananların çoğu gençlerdi. İçlerinden biri de Belçika'da üniversite öğrencisi olan Esila Ayık. Kronik kalp ve böbrek hastası. Günlerdir onunla ilgili haberleri biat etmeyen gazete ve televizyonlarda izliyoruz.

Bilmeyenlere anımsatayım: Esila Ayık, ailesini görmek üzere (Avrupa'da Paskalya tatili nedeniyle okullar kapalı) İstanbul'a geldiğinde 8 Nisan'da Kadıköy'de Gençlik Dayanışma Sahnesi'nde dayanışma festivaline katılıyor. Eline aldığı pankartla bir fotoğraf çektiriyor. Pankartta "Diktatör Erdoğan" yazılı. Herhangi başka bir yazı da olabilirdi. Ve derhal gözaltı, tutuklama... Halen Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde. Kalp ve böbrek hastası olmasına karşın ilk 5 gün ilaçları kendisine verilmiyor. Hastalık ilerliyor. Kesin tuz yasağı var. Yasak hak getire! Kalp kapakçığında sorun var. Aile çırpınıyor. Konu Meclis'e taşınıyor. Esila hastane ile cezaevi arasında gidip geliyor. Kimsenin tındığı yok!

Önceki günkü duruşmada "Erdoğan'a hakaret" davası, temmuz ayına ötelendi.

Beyler, savcılar, hâkimler günahtır, vicdansızlıktır! Gençlerin geleceğiyle oynamayın! Bırakın okullarına, işlerine dönsünler!

Diktatörlüğün olmadığı yerde, o pankarta gülüp geçilir ancak!

Hangi birini söylesem ki! Boykot çağrısına destek verdiği için gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Cem Yiğit Üzümoğlu'na yurtdışına çıkış yasağı getirildi. Bu, onu sahnelerden işinden koparmak demek. Yunanistan'da sahneye çıkacaktı engellendi.

İktidar bu kadar mı aciz, bu kadar mı korkuyor gençlerden, sanatçılardan!