Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasasına, Medeni Kanun'a, kazanılmış tüm haklara ve yasalara karşı çıkarak hutbelerle, vaazlarla din istismarı, ayırımcılık, bölücülük, kin ve nefret kışkırtıcılığı yapıyor. 1 Ağustos'ta kadınların giyim kuşamına taktılardı. Şimdi de Medeni Kanun'a göre kadınların miras talep etmesi "kul hakkı" sayıldı. ALLAH'IN KOYDUĞU MİRAS ÖLÜSÜNÜ DEĞİŞTİRMENİN İLAHİ ADALETE AYKIRI OLDUĞU BELİRTİLDİ!
Bugüne dek bu ülkede her Allah'ın günü en az bir ya da iki kadının öldürüldüğü... Sokak ortasında çocukların katledildiği... Kötülük, kincilik, kazalar, liyakatsizlik ve denetimsizlik yüzünden, çalışırken ya da tatildeyken insanların bile isteye ölüme terk edildiği... Kazalarda, yangınlarda, afetlerde sorumluların aranmadığı... Rant uğruna, çıkar uğruna, toprakların, derelerin, kıyıların, ormanların doğanın içine edildiği... İnsanların açlıktan ölmemek için çöplerden yiyecek topladığı... Yoksullukla varsıllık arasındaki uçurumun her gün arttığı... Emeğin yok sayıldığı... İnsan yaşamının ve insanlık onurunun 5 para etmediği bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı'nın derdine bakar mısınız!
Erbaş efendinin "ilahi adalet" anlayışında bu saydıklarım değil de sadece kadınların etek boyu, giysisi ya da alacakları mirasın yer almasına benim bildiğim onurlu tüm kadın kuruluşları karşı çıktı, tepki gösterdi ve suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Dini istismar etmenin anayasal bir suç olduğu, Medeni Kanun'a ve eşitlik ilkesine aykırılığı vurgulandı. Şimdi mesele dürüst bir cumhuriyet savcısı bulmakta.
HAK HUKUK BEKLERKENSon zamanlarda tüm anketlerin, tüm kamuoyu araştırmalarının ortaya koyduğu gibi, ben de ülkede rejim değişmeden, yani seçim olmadan, hak hukuk uygulanmayacağına inanıyorum.
Onun için anayasayı yok sayanlar Saray'ın gözdesiyseler eğer, elbet kıllarına bile halel gelmeyecektir. Olsa olsa bu hutbelerden güç alan erkek egemen hoyrat ve korkak düzende, kadınlar biraz daha çok şiddet görüp biraz daha çok sömürülecek.
Ülkeye hak hukuk ve adaletin gelmesini beklerken Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan "ilahi adalet" adına biraz tutarlılık rica edeceğim. Örneğin, maaşının bir bölümünü yoksullara yardıma ayırabilir. Şeriat özlemine göre yaşamasını; lüks otomobiliyle değil, deveyle dolaşmasını, uçağa binmemesini, camilerden o korkunç hoparlörleri kaldırtıp bize insan sesiyle seslenilmesini sağlamasını; gâvur icadı hiçbir şeye elini sürmemesini isteyebiliriz...
Ancak bu son hutbede bir de şu dendi: "Başkasının mülkünü gasp etmek, asılsız gerekçelerle insanların mallarına el koymak, yalan beyanlarla insanları mağdur etmek ateşten gömlek giymektir"...
Eyvah! Bu, CHP'liler için söylendiyse sorun yok ama ya AKP'liler için söylendiyse, kelleler gider! Biraz tutarlılık lütfen!
AYDIN AYDIN OLALI(Sevgili okur, hak hukuk beklerken bölümünü, okurken gülümsemenizi sağlamak için yazmaya çalıştım. Konuyu değiştiriyorum.)
Bayburt'a aitmiş gibi söylenir ama sayısız kente ilişkin olabilir: Hani senfoni orkestrası konser vermiş de çıkışta bir köylüye konseri nasıl bulduğu sorulmuş. O da "Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi..." demiş.
Son günlerin en yaygın sözü ise "Aydın kenti, Aydın olalı böyle rezillik görmedi..."